Türkçe İçerik

Bobby Kimball Röportajı

Bobby Kimball (Toto) ile Söyleşi post Bobby Kimball

Eski Toto vokalisti Bobby Kimball ile Los Angeles’taki evinde görüştüm.

Lady Obscure: Bobby, öncelikle yoğun turne programının arasında bana zaman ayırdığın için teşekkür ederim.

Bobby Kimball: Ben teşekkür ederim.

Lady: İnanılmaz bir tempon var. Bir sürü müthiş müzisyenle turneler yapıyorsun. Geçen sene de Jimi Jamison (Survivor) ile bir albüm kaydettiniz. Nasıl tepkiler aldınız?

Bobby: Harika! Jamison – Kimble’dan çok memnunum ve yakında Avrupa, Amerika ve Uzakdoğuyu da içine alacak bir turne yapmayı istiyoruz. Tempomun bu kadar yoğun olmasının sosyal sebepleri de var. Ekonomi kötüleşmeye başlayınca eğlenceye ihtiyaç artıyor.

Lady: Müzik endüstrisinde, başta dağıtım olmak üzere tüm dinamikler değişti. Bundan nasıl etkilendiniz? Müzisyenler para kazanabiliyor mu?

Bobby: Eskiden albüm satarak para kazanılırdı. Sonra internet, korsanlık ve başka satış yöntemlerinden dolayı albümler anlamını yitirdi. İnsanlar istedikleri bir şarkıyı alıyor sadece. Eğer canlı çalamıyorsan bu işi bırak daha iyi.

Lady: Jimi’ye dönelim. Nasıl başladınız beraber? Uzun yıllardır süregelen bir dostluğunuz var. Beraber albüm yapma fikri nasıl oluştu?

Bobby: Evet, Jimi ile 20 yıldır arkadaşız. Çok severiz birbirimizi. Bir arkadaşım Jimi ile görüştü ve tamamı düetlerden oluşan bir albüm yapmak istediğini söyledi. Bize 20 şarkı verdi ve 12 tanesini seçmemizi istedi. Ekibimizi topladık. Kaydedildi ve vokalsiz olarak bize gönderildi ve iki haftada vokalleri kaydettik – tüm parçalar düet olarak kaydedildi. Tüm ekip inanılmaz bir iş çıkardı.

Lady: Sizi geçen sene Londra’da izledim. Falling in Between bekledim ama çalmadınız. Nedir bu şarkının özelliği? Neden bu kadar etkileyici? İlk dinlediğimde “bu şarkıdan en az beş ayrı şarkı çıkar” demiştim.

Bobby: Şarkının sözlerini ben yazdım. Neredeyse tüm albümü aslında. Kaydettiğimiz zamanlarda parcalari 5-6 saat çaldık ve şarkı olacak kısımları kaydettik, ben de sözleri ve vokal melodilerini yazdım.

Lady: Daha eskiye gidersek; Africa, Rosenna, Hold the Line, yediden yetmişe bir dolu müzikseverin bildiği ve sevdiği parçalar oldu. Farklı kuşaklara hitap etmek nasıl bir duygu?

Bobby: Müthiş! Dinleyicilerimiz 8 yaşından 70 yaşına kadar değişiyor. Sahneden tutkularını görüyorsun, hepsi sözleri biliyor. Müthiş gerçekten. Bir ay önce Almanya’daydım. Sersoni Vakfı için sahne aldım. Klavye çalıp şarkı söyledim. Sahnede benden önce tehlikeli bir gösteri yapan bir grup vardı. Onlarla üç saat oturduk sahneden önce. İki şarkı söyleyecektim ama izleyiciler bırakmadı ve beş şarkı söyledim. Sahne arkasına gittiğimde beraber beklediğim arkadaşlar “Aman Tanrım! Biz senin ‘o adam’ olduğunu anlamamıştık!” diyorlardı (gülüyor).

Lady: Sadece yaş da değil. Her türden müzik dinleyicisine de hitap ediyorsunuz. Sizin türünüz “şudur” da diyemiyorum. Sen nasıl kategorize ediyorsun TOTO’nun müziğini?

Bobby: Klasik Rock, progressive, jazz, tam bir tür söylemek zor.

Lady: Toto elemanları çok değişti zaman içerisinde. Sen ayrıldın birkaç defa, şu anda da beraber değilsiniz. Tekrar bir araya gelecek misiniz?

Bobby: Beşinci albüm Isolation’ı bitirmek üzereydik ve benden ayrılmamı istediler. Benim bir araya getirdiğim bir gruptan birini aldılar. Kolay değil ama ben yaptığı herşeyde mutluluğu arayan bir adamım, mutsuz eden bir şey varsa arkamı dönüp giderim. Mutluluk mutluluğu, öfke öfkeyi getirir.

Lady: Beraber projeler yürüttüğün bir dolu iyi müzisyen var. Nasıl karar veriyorsun kiminle çalışacağına?

Bobby: Çoğu zaman tesadüfen gelişiyor. 2011 Aralıkta Stocholm’dan solo grubumla çalıyorduk. 15 günde 16 sahnemiz oldu. Sadece İsveçte. Mesela bir tanesinde müthiş gruplar sahne aldı. Bu benim için birlikte çalışılabilecek bir takım müzisyenler demek. Örnegin Work of Art ile böyle tanıştık. Bu grup yeni Toto. Görselleri bile Toto’ninkilere benziyor. Benle beraber çalmak istediler, ben de onlara “Ben sizi Toto’ya bir adım daha yaklaştırabilirim ” dedim. (gülüyor)

Lady: En başa dönelim. Müzige kaç yaşında başladın?

Bobby: 4 yaşında piano çalmaya başladım. Annem piyano çalardı, inanılmaz bir kulağı vardır. Duyduğu herşeyi anında çalardı, nota sektirmeden! Ağabeyim Ray Charles gibi çalar söyler. Ailemizin içindeydi her zaman müzik, ben müziğin içine doğdum bir başka deyişle. 12 yaşında bir gece klübünde sahne almaya başladım, diğer grup elemanları da 20’li yaşlardaydı. 12 yaşında klübe giremezsiniz tabii. Ama benim ebeveynlerimden alınmış bir imzalı notum vardı. Kapıda ‘benim notum var diye açıp gösteriyordum, cok eğlenceliydi. Piyanoya tam yetişmediğim için altıma birkaç kat minder koyuyorlardı. Seyirci bayılıyordu bana.

Lady: Tıp eğitimi almana rağmen müzigi seçtin, hayır şikayet etmiyoruz, çok memnunuz kararından ama nasıl oldu tıp eğitiminden sonra full time müzisyenliğe geçisin?

Bobby: Bir doktor arkadaşım vardı. Kötü işlere bulaşmışlar, sigorta şirketlerini dolandırıyorlardı. Bu yük ona cok ağır geldi tabii, bir gün ailesiyle bir yemek yedi, bikaç blok ötede bir otele gidip hayatına son verdi. Bu ve bunun gibi birkaç olay bu işi yapmak istemediğime karar vermeme neden oldu.

Lady: Kararına ailen nasil tepki verdi?

Bobby: Bir gün mutfak masasında toplandık, tüm ciddi konuşmalar o masada geçer ya hep. (gülüyor) Aileme sadece müzikle ilgilenmeye karar verdiğimi o gün açıkladım. “Aklını mı kaçırdın?” dediler, verdiğim onca emekten sonra cok şaşırmışlardı. Benim verdiğim cevapla konu bir daha hiç açılmadı. “Anne, baba, ben yüzümde bir gülümsemeyle olmak istiyorum!”

Lady: Avrupa dinleyicisiyle Amerikan dinleyicisi arasında farklar görüyor musun?

Bobby: Kesinlikle. Tam olarak adını koyamıyorum ama buna ilişkin bir teorim var. Bir kere Avrupa’da müzik daha eski. Beethoven’dan, Mozart’tan bahsediyorum. Dolayısıyla Avrupa dinleyicisi seçici, iyi müziğin ne olduğunu çok iyi biliyor, eğer iyi müzik yapmıyorsan, boş salonlara söylemeye mahkumsun Avrupa’da. Amerika’da ise radyo istasyonları neyi pazarlıyorsa onu dinliyor dinleyici.

Lady: Son olarak, Türkiye’ye de gelmiştin, sende iz biraktı mı?

Bobby: Evet, Karadeniz’de gemi seyahati eşliğinde konser vermiştik. Odesa, Yalta – İstanbul arasında. Muhteşemdi. Sultanahmet’ten çok etkilendiğimi hatırlıyorum ve en kısa zamanda Türkiye’de konser vermek istiyorum. Etkileyici bir ülke ve dinleyici!

Lady: Zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim. En kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle.

You Might Also Like

No Comments

    Leave a Reply