Senem (Lady Obscure): Merhaba sevgili Ege. Sizi burada ağırlamak güzel. Zaman ayırdığınız için teşekkürler. Hikâyenizi bizimle paylaşır mısınız? Yolunuz müzikle nasıl kesişti? Formel bir müzik eğitimi aldınız mı?
Ege Berkman: Öncelikle bana bu röportaj olanağını verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Müzikle olan ilişkime gelirsek biraz uzun bir hikâye ancak en kısa şekilde anlatmaya çalışacağım. Yaklaşık 8-9 yaşlarındayken klasik piyano eğitimi almaya başlamıştım ve aynı zamanlarda babam da gitar dersleri alıyordu. Babamın gitarla birkaç akor çalıp üzerine şarkı söylediğini görünce gerçekten çok eğlenceli olduğunu düşünmüştüm ve gitar dersleri almak istemiştim. 10 yaşımda bir hocadan gitar dersleri almaya başladım ve yaklaşık 2 yıl boyunca devam ettim. O zamanlar rock müziği beni en heyecanlandıran türlerdendi. Gitar dersleri almayı bıraktıktan sonra da sevdiğim parçaları dinleyerek ve videolar izleyerek çalabilmeye çalıştım. Bu şekilde lise zamanına kadar devam ettim ve lisede ilk kez bir grupla çalmaya başladım. Lise dönemi boyunca farklı gruplarda çaldım ve bu şekilde ilk sahne deneyimlerimi kazandım. Lise’nin ikinci yılının sonunda artık müziğin bir hobi’den çok hayatım boyunca devam etmek isteyeceğim bir tutkum olduğunu fark ettim ve kendimi bu konuda kendimi geliştirebilmek için müzik okumaya karar verdim. Annem ve babam bu konuda gerçekten en büyük destekçilerimden oldu ve bu sebepten gerçekten çok şanslıyım. Onların desteği olmadan asla şu an ki olduğum noktada olamazdım. Sonuç olarak müzik okuma yolunda ilerlemeye başladığımda Murat Asil ile çalışmaya başladım ve gerçekten benim için bir dönüm noktası oldu. Çünkü her ne kadar müzik yapabilsem de müzik bilgisi konusunda öğreneceğim çok şey vardı ve hala var. Bu yüzden son iki yıldır kendimi tamamen müzik çalışmalarıma vermeye başladım ve sonunda Los Angeles, Hollywood da Musicians Institute’a kabul edildim.
LO: Harika bir haber, çok tebrik ederim. Gelecekte rol olarak müziğin neresinde kendinizi görüyorsunuz? Besteci? Söz yazarı? Performans sanatçısı?
Ege: Arada bu soru hakkında ben de düşünüyorum ve gerçekten net bir cevap vermek çok zor. Çünkü şu son birkaç sene içerisinde bile bir müzisyen olarak ve bir insan olarak o kadar değiştim ki geleceğin bana ne getireceğini ve ne kapılar açacağını bilmem zor. Ancak bir müzisyen olarak şu anki çizdiğim rotayı izlersem gelecekteki rolümün daha çok beste ve performans alanın da olacağını düşünüyorum.
LO: Pandemi müzik endüstrisini çok olumsuz etkiledi. Endüstrideki bu tür olumsuzluklar sizi korkutuyor mu? Müzik endüstrisinin bugünü ile ilgili bir şeyi değiştirebilseydiniz, bu ne olurdu?
Ege: Açıkçası bana kalırsa müzik endüstrisi yılardır dijitalleşme yönünde ilerliyordu ve pandemi sürecinin de bu dijitalleşmeyi hızlandırdığını düşünüyorum. Tabii ki şu an daha hiçbir şey konserlerin, turnelerin ve festivallerin yerini tutamaz ve bu sebepten bu dönem müzisyenler için gerçekten çok acılı bir süreç. Ancak dijitalleşmenin de yeni müzisyenlerin müzik endüstrisinde bir yer alabilmeleri için büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum.
LO: İşin finansal boyutu bir yana, üretkenlik açısından eve kapanmak sizi nasıl etkiledi?
Ege: Bir müzisyen olarak kendimi geliştirmek konusunda eve kapanmak başıma gelen en iyi şeylerden biri oldu diyebilirim. Geçen sene eve kapanma olayları başladığındaki halime baktığımda gerçekten kendimi ne kadar geliştirdiğim bir süreç olduğuna arada ben bile inanamıyorum.
LO: Bize seçtiğiniz türden bahseder misiniz?
Ege: Müzik ile uğraşmaya başladığımdan beri kendimi hoşuma giden çoğu farklı müzik türünde geliştirmeye çalıştım. Bu yüzden jazz, blues ve rock türlerini ele alan ve bu yönde bir sound yakalamaya çalışan bir müzisyenim diyebilirim.
LO: Besteleme sürecinizden bahseder misiniz?
Ege: Ortaya çıkardığım melodiler ve fikirleri olabildiğince eleştirmeden geliştirmeye çalışıyorum. Diğer müzisyenlere de verebileceğim en büyük tavsiyelerden biri bu, çünkü müziğinizi eleştirecek binlerce insan var. Kendi fikirlerinizi çok fazla eleştirmek kendinizi kısıtlayabilir ve yaptığınız müziğin ful potansiyeline ulaşamamasına sebep olabilir. Tabii ki neyin kötü duyulduğunun veya iyi duyulduğunun farkında olmak önemli, ancak yaptığınız müzik sizin hoşunuza gidiyorsa çok fazla kendinizi eleştirmeyin.
LO: Sizin için bir sonraki adım nedir? Gelecek nasıl görünüyor?
Ege: Uzun zamandır bir sürü beste, lick, line ve melodiler yazıyorum ancak daha herhangi bir parça veya albüm yayınlamadım. Bir sonraki adım olarak gelecekte bu fikirleri toparlayıp bir albüm çıkarmayı planlıyorum.
LO: İlham aldığınız gruplar, müzisyenler kimler?
Ege: İlham aldığım müzisyenler farklı müzik türlerine olan ilgimden dolayı farklı türlerden geliyor ve beni en çok etkilemiş birkaç müzisyeni sıralamam gerekirse şuna benzeyecektir: Eddie Van Halen, John Coltrane, Steve Vai, Mike Stern ve Stevie Ray Vaughan.
LO: Hangisini hayal etmek daha heyecan verici? Sahnede olmak mı? Stüdyoda olmak mı?
Ege: Açıkçası ikisinin de müzisyenler için ayrı bir heyecanı olduğunu düşünüyorum. Çünkü stüdyoda yaptığımız müziğe odaklanıp işin sanat kısmı ile uğraşıyoruz ve sahnede sonunda yaptığımız bu sanatı seyircilerle yüz yüze bir şekilde paylaşabiliyoruz. Bu sebepten bence ikisi de farklı yönlerden oldukça heyecan verici.
LO: Müzisyen olmanın en çok nesini seviyorsunuz? Hangi yönünü sevmiyorsunuz? Müzisyen olmayı seçmeseydiniz, ne yapıyor olurdunuz?
Ege: Müzik yapmak benim için pek bir seçim gibi değildi, daha çok çocukluğumdan beri yavaş yavaş artan bir tutku oldu ve eğer şu an müzikle uğraşmıyor olsaydım ne yapardım açıkçası bende bilemiyorum. Müzik yapmak hakkın da en sevdiğim şey asla yapılacak ve öğrenilecek şeylerin bitmemesi diyebilirim. Müziğin hangi yönünü sevmiyorum sorusuna gelirsek, arada her ne kadar yorucu olabilse de sevmiyorum diyebileceğim bir yönü yok.
LO: Bugüne kadar size en çok tesir eden, en unutulmaz anınız nedir?
Ege: En unutamadığım anılarım çoğu sahneye ilk çıkmaya başladığım zamanlardan diyebilirim. Çünkü bana kalırsa hiçbir şey sahneye çıkıp sevdiğiniz bir işi seyircilerin eşliği ile beraber yapmak kadar heyecan verici değil.
LO: Kimle işbirliği yapmak, kimle turneye çıkmak isterdiniz? Dünyanın her hangi bir festivalinde çalabiliyor olsaydınız, hangisi olurdu?
Ege: Açıkçası iş birliği yapacağım kişinin özel biri olmasına gerek yok. İnsan olarak rahatça anlaşabildiğim ve müzik yapmaktan zevk alacağım herhangi biriyle çalışmak benim için büyük bir zevk olur. Nerede çalmak isterdim sorusuna gelirsem de yaptığımız müzik iyi olduğu sürece çıkacağım yerin veya festivalin açıkçası pek de bir önemi yok.
LO: Tüm zamanların en sevdiğiniz albümlerinden bazılarını paylaşır mısınız?
Ege: Tüm zamanların en sevdiğim albümleri sırasız bir şekilde şunlardır diyebilirim: Time In Place-Mike Stern, Van Halen 2, Passion and Warfare-Steve Vai, Giant Steps-John Coltrane ve The Sky Is Crying-Stevie Ray Vaughan.
LO: Müzik Koleksiyonunuz neye benziyor? Bunu hem tür olarak soruyorum hem de format olarak.
Ege: Genel olarak dinlediğim çoğu müziğe dijital platformlardan erişiyorum ve dinlerken jazz, blues ve rock türleri arasında gidip geliyorum. Ancak çok sevdiğim albümlerin cd ve plak versiyonlarını alıp dinlemek de oldukça hoşuma gidiyor.
LO: Bu akşam dilediğiniz 5 kişi ile yemek yeme şansınız var. Geçmişten, gelecekten, ünlü, ünsüz, sanatçı, sporcu, fictional karakter, her kimi isterseniz. Kimlerle yemek yiyorsunuz?
Ege: Öncelikle iki yanımda Eddie Van Halen ve Stevie Ray Vaughan’un oturmasını isterim. Karşıma ise Steve Vai, Mike Stern ve Jimi Hendrix oturursa gerçekten unutulmayacak bir yemek olur.
LO: Bitirirken müzik okumak ve müzisyen olmak isteyen takipçilerimize söylemek isteyeceğiniz neler var?
Ege: Öncelikle müzik okumak ve müzisyen olmak ne kadar yakın gözükseler de o kadar yakın konular değiller. Tabii ki müzik okumanın müzisyenlerin kendilerini geliştirip müzik dünyasına atılması konusunda büyük bir yardımı oluyor. Ancak dünyanın en iyi müzisyeni bile müzik okumaya uygun olmayabilir. Bu yüzden müzisyen olmak isteyenlere verebileceğim tavsiye sevdikleri tarzları keşfedip bu tarzlar üzerinde kendilerini geliştirmeye çalışmaları olur. Müzik okumak isteyenlere verebileceğim tavsiye ise okumak istedikleri yerleri araştırıp, müzikal açıdan en iyi hissedeceklerini düşündükleri yerlere girmeye çalışmaları olur.
LO: Geleceğin başarılı bir müzisyeni ile röportaj yapmak güzeldi 🙂 Sonsuz başarı dileklerimizle!
2 Comments
Çiğdem Koç
March 16, 2021 at 7:20 amHarika bir röportaj olmuş👏👏👏
Lady Obscure
March 19, 2021 at 12:10 pmTeşekkür ederiz 🙂