Q&A With LOMM Türkçe İçerik

Fungistanbul Röportajı

Senem  (aka Lady Obscure): Selamlar, sizi tanımak Trash Oriental ( Çer Çöp Havası ) isimli eseriniz ile karşılaşmak çok güzel! Bize biraz projenizi ve kendinizi tanıtır mısınız? Fungistanbul ne zaman kuruldu? Kimlerden oluşur?

Herman Artuç: Merhaba Senem.  

Öncelikle bizlere projemizi duyurma fırsatı verdiğin için grubum adına sana teşekkür etmek istiyorum. Latincede ‘mantarlar’ anlamına gelen ‘fungi’ kelimesiyle, projeye başlamaya karar verdiğimiz ve bizleri biraraya getiren şehir olan ‘İstanbul’un birleşmesiyle, ‘Fungistanbul’ adını verdiğimiz müzik grubumuz 2014 yılında, İstanbul’da kuruldu. Ölü bitki ve hayvan artıklarını ayrıştırarak, besinlerin tekrar ekosisteme dönmesini sağlarken, toprak altında bitkilerin birbirleriyle iletişim kurmasını da sağlayan mantarlar olmasaydı dünyamız bir çöplüğe dönüşebilirdi.   

Etnik-enstrümantal tarzda müzik yapan gurubumuzun ‘Phenology’isimli ilk albümü Mart, 2016’da dijital platformlarda yerini aldı. Bitki ve hayvanların doğal yaşam döngülerini inceleyen bir bilim dalı olan fenoloji, grubumuzun ilk albümünün adının ilham kaynağı oldu.  

Doğa, sanat ve yaşam projesi olarak kurduğumuz ‘Fungistanbul’ üç müzisyenden oluşuyor. Grubu beraber kurduğumuz, kendi tasarladığı veya yeniden düzenlediği enstrümanları kullanmayı tercih eden, telli çalgılar çalan aynı zamanda bir bağımsız mantar araştırmacısı olan arkadaşım Roni Aran’ın, hem besteci olarak ve bestelerimizin düzenlenmesinde hem de hazırladığımız müzik videolarının yapım aşamalarında da önemli bir rolü var. Bas gitardaysa grubun kurulma aşamasında farklı projelerle uğraştığı için bize katılamayan; Yıllar sonra yeniden aramıza döndüğü için bizi mutlu eden Serhat Ayebe var.  Ben de projede vurmalıları çalıyorum ve çoğunlukla sesimi bir enstrüman gibi kullanıp besteleri seslendiriyorum.  

Fungistanbul projesinin arka tarafında fikir aldığımız ve tıkandığımızda bizi destekleyen alanında deneyimli birçok arkadaşımız var. Örneğin müzik videolarımızın görüntü yönetmenliğini yapan Orhan Yay ile uzun yıllardır birlikte çalışıyoruz. Orhan ve çekim ekibiyle çalışmak çok keyifli. Orhan bitmeyen enerjisi, yaratıcı fikirleri ve seçtiği görüntülerle adeta ekibimizin vazgeçilmez bir parçası oldu. ‘Çer Çöp Havası 2’ videomuzun ilgi çeken kostümlerini Roni’nin yetenekli eşi, stilist Ruken Özarslan tasarladı; Atık naylon poşetten tasarladığı gömleklerle video konseptimiz tamamlanmış oldu. Yeni videomuz için yine farklı atık malzemelerden bir kıyafet tasarladı. Ruken’le çalıştığımız için çok şanslıyız.  

Senem: Çevre duyarlılığını sanatla birleştirerek BM 2030 ajandası ile ilgili farkındalık yaratarak insanlığa büyük katkılar yapıyorsunuz. Nasıl başladı hikâye, biraz özetler misiniz?  

Herman Artuç: Doğaya ve insana bakışımızı yansıtan bestelerimizde, insanlığın ortak mirası antik kentler, küresel Isınma ve ekolojik dengenin bozulması, yaşamın kalbi olan suyun hikayesi, fenoloji ve doğanın değişen döngüleri, canlıların esareti, müziğin ve ritmin birleştirici gücü, gelenekselin içindeki evrensellik, mantar aleminin sıra dışı hikayesi, geri dönüşüm, ileri dönüşüm vb. temalara yer veriyoruz.  

Genellikle müzik videolarımızı görüp de hayran kaldığımız doğal mekanlarda çekiyoruz. Özellikle 2019 ve 2021 yıllarında yayınlanan, tamamen atık malzemelerden ürettiğimiz enstrümanlarla çalarak bestelerimizi seslendirdiğimiz, geri ve ileri dönüşüm konularında farkındalık yaratmak istediğimiz Trash Oriental (Çer Çöp Havası) 1 ve 2 isimli iki bestenin videoları Türkiye ve dünya medyasında büyük ilgi gördü.  

Senem: “İleri dönüştürerek” ellerinizle yaptığınız bidon enstrümanlarınızla müzik yapıyorsunuz, hem de müzikten, kaliteden hiç ödün vermeden! Burayı da biraz açar mısınız? Fikir nasıl oluştu? Ne tür malzemeler kullandınız? Bunu başka müzisyenler de yapabilir mi?

Herman Artuç: Bizler enstrümantal müzik yaptığımız için sözlerden çok, enstrümanlarla ürettiğimiz ve çevremizde, şehirde, doğada duyduğumuz sesler daha fazla ilgi alanımıza giriyor. Plastik kirliliğine dikkat çeken bir beste yapıp, atık malzemeden yapacağımız çalgılarla deneysel bir çalışma yapmaya karar verdikten sonra hem müzikal sesler elde edebileceğimiz hem de bu seslerin güçlü çıkmasını sağlayacak materyalden yapılmış, elimizin altındaki ve sokak kenarlarına, hurdalıklara bırakılan atıkları incelemeye başladık.  Son müzik videomuzda sesi güçlendirerek iletmesi ve hafif bir malzeme olması sebebiyle, atık enstrümanlarımızı (bidon saz, bidon bas ve bidon davul) bidondan üretmeye karar verdik. ‘Çer Çöp Havası’ serisinin ilk videosundaysa cam şişelere üflerken ve vurmalılarda plastik mankenler kullanmıştık. Tınısı güzel olan, her türlü obje veya ekipman bir sonraki videomuz için tasarladığımız atık bir enstrümana dönüşebilir.

Ürettiğimiz çalgılar Türkiye’de sıra dışı görülüyor olsa da, dünyada atık malzemeden enstrüman yapan müzisyenlerin sayısı gitgide çoğalıyor. Ancak atık malzemeden müzik yapan müzik grubu sayısı henüz dünyada da çok az. Tabii ki tüm dünya çocuklarını saymazsak. Çocukların her biri doğuştan yaratıcı, her biri müziği bir ihtiyaç olarak hissettiğinde etrafındaki günlük malzemeleri kesip, birleştirip, yapıştırıp sesler, ritm ve müzikler üretebiliyor. Müzik hepimiz için bir ihtiyaç, aynı zamanda bir beslenme ve içimizde biriktirdiklerimizi veya sıkışmış olanı dışarı atmaya yarayan bir iletişim aracı.  

Senem: Eminim Trash Oriental’e çok güzel tepkiler almışsınızdır. İlginç hikayeler yaşandı mı?  

Herman Artuç: Trash Oriental’in ilk videosu 2019 yılında yayınlandığında, grubumuzu tanıyan veya tanımayıp da medyada çıkan haberlerde okuyup, videomuzu izleyen herkes çok etkilendi. Videoyu izleyenlerin etkileneceğini biliyorduk çünkü atık malzemeden enstrüman üretip müzik yapma kararını verdiğimizde açıkçası biz de bu kadar güzel tınılar elde edebileceğimizi bilmiyorduk. Ama ortaya çıkan iş gerçekten bizi de etkiledi. O yüzden bu heyecanı herkesle paylaşmak istedik. Hatta o kadar etkili oldu ki bizim gerçekten bu çalgılarla bu müzikleri yaptığımıza bir çok kişi başlangıçta inanmadı; Ta ki videonun ve enstrümanların yapılış amacını öğrenene kadar. Sırf bu yüzden ikinci Trash Oriental videosundaki performansımızı canlı olarak, atık enstrümanlarla kaydettiğimizi göstermek için kayıt cihazımız ve kulaklar yardımıyla canlı bir performans yaptık.  

Bu yıl yayınladığımız Trash Oriental 2 videosu ise hem yurt içinde hem de yurt dışında çok fazla ilgi çekti ve birçok dünya ülkesinde, ‘’Çöpten müzik üreten İstanbullu müzisyenler, ileri dönüşüme ve plastik kirliliğine dikkat çekiyor’’ benzeri haberler çıktı. Gündelik hayatta sıklıkla hepimizin kullandığı malzemelerle yaptığımız müzik, Fungistanbul haberlerini ulusal kanallarda izleyen veya sosyal medyada gören mahalle esnafımızdan, ailemize, çocuklardan, müzisyenlere kadar herkesten olumlu tepkiler aldık. Bazı yakın dostlarımızdan plastik malzemeyi fazla övüyorsunuz şeklinde eleştiriler alsak da, plastiği kullanmadan, plastik kirliliğini anlatamayacağımızı, artık kirlilikten şikayet etmeyi bırakıp, yer yüzünde var olan plastiği dönüştürmeyi, plastiğin yerine geçecek organik, dayanıklı malzemeler üretmeyi, petrol ve türevleri yerine nasıl daha fazla yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanılırızı konuşmanın vakti geldiğini kendilerine anlattık. Bu bağlamda bireylerin hem kendi bakış açılarını geliştirmeye, hem de sivil toplum kuruluşları çatısı altında birleşerek üreticileri ve devlet yöneticilerini tüm canlıların sağlığını öne alan, doğayla dost politikalar üretmeye itecek iletişim mekanizmalarını oluşturmaya ihtiyaç var.   

Her nedense müziğimizi ve projemizin amacını daha geniş kitlelere duyurmak için ortak çalışmalar yapmak istediğimiz Türkiye’deki müzik yapımcılarından, müzik festivallerinden, belediyelerin kültür, sanatla ilgili yöneticilerinden, konser organizasyon şirketlerinden yeterli ilgiyi henüz göremedi. Ancak yaptığımız bu deneysel müzik çalışmasının ve videolarımızın medyanın ve her yaştan, oldukça geniş bir dinleyici, izleyici kitlesinin ilgisini çekmesi bizleri umutlandırıyor.

Senem: Doğa duyarlılığı olan müzisyenler olarak bir araya geldiniz ve küresel ısınma, doğal kaynakların korunması, tüm canlıların özgürce yaşaması gibi çok önemli konulara değindiniz. Dünya medyasında da ses getirdiniz ama sesinizin daha da duyulmasını ve bunun uluslararası bir harekete dönüşmesini hayal ediyorum. Sizin hayaliniz nedir? Fungistanbul için bir sonraki adımlar neler?

Herman Artuç: Fungistanbul için bir sonraki adım atık malzemeden yapacağımız yeni enstrümanlarla çalacağımız, yeni müzik videomuzu hazırlamak olacak. Ayrıca 2022 yılında yeni albümümüzü yayınlamak için stüdyo kayıtlarına başladık. Fungistanbul projemizi ve müziklerimizi artık İstanbul dışındaki şehirlere taşımak ve farklı dünya ülkelerindeki müzik dinleyicileri ile buluşturmak istiyoruz.  

Senem: Müzik tarafını da konuşalım istiyorum. Zira şahane işlere imza atan mahir müzisyenlersiniz. Etkilendiğiniz müzisyenler/gruplar kimler? Türkiye’den, dünyadan?

Herman Artuç: Acoustic Alchemy, Shakti, Zakir Hussain, Renaud Garcia Fons, Arto Tuç Boyacıyan, Okay Temiz müziklerini takip ettiğimiz ve hayranlıkla dinlediğimiz isimlerden.  

Senem: Malum, pandemi müzik endüstrisini fena vurdu. Siz nasıl etkinlendiniz? Nasıl geçti bu son bir sene?

Herman Artuç: Sahne performansı yapamamak hepimiz için maddi hem de manevi anlamda oldukça sarsıcı oldu. Bunun yanında uzun yıllardır davul dersleri veren bir eğitimci olarak, öğrencilerimle yüz yüze derslerimi de yapamadım. Stüdyolarında müzik düzenleme ve albüm kayıt işleri yapan Roni ve Serhat da pandemi sürecinin uzaması sebebiyle stüdyolarını kapatmayı düşünmeye başladılar. Öteki taraftan bu süreci değerlendirip, iki müzik videosu ve bestelerimizi yayınladık. Trash Oriental (Çer Çöp Havası) 2 videomuz da pandemi sürecinin ortasında yayınlandı. Ailemizin, arkadaşlarımızın ve kendimizin motivasyonunu düşürmemek için göstermek zorunda olduğumuz günlük yaşam performansımız gerçekten evlerimizi ve hayatımızı bir sahneye dönüştürdü.

Helen içinde bulunduğumuz pandemi süreci bittikten sonra, salgın hastalıklarla mücadele için tedbir almayan, salgının başında yeterli sağlık hizmeti veremediği için birçok insanın ölümüne sebep olan hükümetler ve salgının dünya çapında bir pandemi ilan edilmesinin, üstelik buna çözüm olarak da herkesi eve kapalı kalmak zorunda bırakmanın, üreten şirketlerin yan etkilerinin sorumluluğu almadığı aşıların zorunlu hale getirilmesinin gerekliliği, yaban hayatın içine fazla girilmesi ve yabani bitki ve hayvanların kendilerinin ve yaşam alanlarının yok edilmesiyle, hayvanlardaki yeni yaşam alanları arayan virüslerin mutasyona uğrayarak insan bedenine bulaşıcılığının artışı vb. konular daha uzun yıllar konuşulacak gibi görünüyor.  

Senem: Hangisi daha heyecanlı? Stüdyo mu sahne mi? 

Herman Artuç: Her ikisinde de farklı heyecanlar var.

Stüdyo kaydı yaparken, kalıcı bir iş olacağı için daha fazla özen göstererek çalmanın ve kaydın milyonlarca insana ulaşabileceğinin heyecanı varken, sahnede ise izleyici karşısında her defasında daha iyi bir performans sergilemenin ve farklı dinleyiciye çalmanın heyecanı oluyor. Heyecanı reddetmektense, anı yaşayarak, bir itici güç olarak performansa dahil etmek, müzisyeni de dinleyiciyi de memnun eden konserlere imza atmak anlamına geliyor.  

Senem: Bu akşam istediğiniz 5 film karakteri ile yemek yeme şansınız var. Kimlerle yemek yiyorsunuz?  

İçimdeki Deniz (2004) / Ramon Sampedro (Javier Bardem)
Frida (2002) / Frida Kahlo (Selma Hayek)  
Şeytanın Avukatı (1997) / John Milton (Al Pacino)  
Üç Maymun (2008) / Hacer (Hatice Aslan)  
Kusursuz (1999) / Rusty (Philip Seymour Hoffman)  

Senem: Tek kelimleyle muhteşem!Bitirirken sizi takip edenlere ve edeceklere söylemek isteyeceğiniz neler var?  

Herman Artuç: Yaşadığımız dönemin, sanat alanlarıyla uğraşan insanları olarak bizler, müziğin ve sanatın evrensel diliyle, doğayla olan iletişimimizi sevgi ve saygı temelli bir ilişkiye dönüştürerek yeniden birbirimiz ile olan bağlarımızı hatırlayıp, köklerimizle bütünleşebileceğimize inanıyoruz.

Instagram

Youtube Kanalı

You Might Also Like

No Comments

    Leave a Reply