Yanlı bir yazar olarak şimdiye kadar önüme gelmiş her konuyu üstünkörü araştırıp öyle derinlemesine bilgi sahibi olmadan kişisel salaklıklarımla dolu cümleler haline getirip, siz değerli okuyucularımın aşırı kıymetli görüşlerine sunuyorum- ne demekse. Ulan sadece kitapların arka kapaklarındaki yazıları okuyanların bile fena değil mertebesi aldığı bu canım ülkemde, cahil nean-dert-al seviyesinde, averaj okuyucu “Cin Ali ve Berber Fil” seviyesinin azıcık üzerinde, kendini entelektüel sayanlar ise “Beyaz Geceler” ile “Amok Koşucusu” arasında bir yerdedir. Bu arada “Amok Koşucusu” efsanedir okuduktan sonra etkisinden çabuk çıkamamıştım tavsiye ederim, okumanız gününüzü tek kelimeyle sikertir. Ha bu arada kendimi de hemen entel seviyesine yapıştırdım. Bir de neyi bilmediğini bilen ve anında daha cümle bitmeden öğreniveren ardından sana öğreten Türkiye nüfusunun %0,00001 bile olmayacak İlber Ortaylı, Celal Şengör ve Nevzat Kaya gibi yanlarında kendimi genetik çöplük gibi hissettiğim ağabeyler vardır.
Neyse konu ne kitaplar ne de ata sporum olan grup gömme, bugün neden ve nasıl önyargının cehalet olduğunu yakından inceleyeceğiz. Kendimi havuz medyasında hükümete yalakalık yapan satılık kalemli gazeteciler gibi hissettim bir yandan. Hoooop Zuhal Müzik sözüm size bak birazdan bir sürü reklamınızı yapacağım satışlar bu dolar kuruna rağmen patlayacak kazandığınız paraları koyacak yer bulamayacaksınız.
Aklıma gelmişken tüm müzik mağazası emekçilerine şimdiye kadar gerek ergenlerden gerekse de yaşlı huysuz ve takıntılı müzisyenlerin her türlü kahırlarını çektikleri için çok teşekkür etmek istiyorum. Bence kocaman bir alkışı hak ediyorlar, mesela Tolga Güngör adam her mağazaya gittiğimde bana katlanıyor hem de akşam buluşup içerken ayıp olmasın diye pürdikkat beni dinlermiş gibi yapıyor. Ya Demir Hasdemir (isim soyad adam metalci olmak için doğmuş) ve Fatih Kazan (kafam kazan gibi oldu abi bir sus) ya da Yadigar Demirkıran unutulur mu, ulan bugün azıcık gitar çalabiliyorsak üzerimizde emekleri pek çoktur – Cangöz Müzikteki Haldun son anda aklıma geldi- isimlerini unuttuklarım ya da gıcık olduğum için bilhassa yazmadıklarımda olabilir kısaca salon eniştemin diyerek konuyu geçiştireyim. Sağolun var olun.
Şimdiye kadar hiç yapmadığım bir şeyi yaparak hepinizi şok edeyim. Son söyleyeceğimi ilk söyleyim. İbanez candır İbanze’e uzanan eller kırılsın, kötü laf eden diller kurusun, ciğerler sönsün cidarları birbirine yapışsın (yabıştır), anüsağzında yangın çıksın (bu vesile ile büyük usta Ferhan Şensoy’u saygı ve rahmetle anıyorum).
Evet neymiş, en iyi gitar hangisiymiş hep birlikte yüksek sesle söyleyelim İ B A N E Z.
Bir daha İ B A N E Z. Daha yüksek İ İ İ İ B A A N E E E Z, sadece kızlar İ B A A A A N E E E E Z, şimdi erkekler gösterin gücünüzü İ B A A N N E E E Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z Z. Scream for me Long Beach……
Çok sevgili dostum Bülent Başara ile İbanez hakkında mastürbatif konuşmalar yapar başka marka gitarları nasıl gömeriz diye akıl oyunları yaparız. Neden çünkü ibanez en güzel gitardır, çalımı kolaydır, ton skalası geniştir, mobilyası-dış görünüşü-finişi (finish him) son yıllar hariç efsanedir, Japon işçiliği kutsalımızdır, fujigen olmayan bizden değildir – kırmızıçizgimizdir, e birde nede olsa metalci gençleriz biz. İster AYBANEZ ister İBAYNGEZ isterse de İBANEZ diyin hiç fark etmez dünyanın en rahat çalımlı en havalı gitarı İbanez’dir. Yıllarını müziğe adamış, bu uğurda saçları dökmüş, kelaynak olacakken kıyak bir ustura darbesiyle kel karizması basan, büyük usta Joe Sadriabiden tutun, seni doğuran anayn bubaynın… dediğimiz insanüstü varlık Steve Vai’ya, capon yengeyle gününü gün eden gitara çılgın attıran Paulo Gilbertini’ye, kendisini fazla yakından seyrettiğim için sinirlerimi bozan Andy Timmons’a ya da eskiden İbanezci olan ve çok yüksek ihtimalle anası babası bunu yaparken besmele çekmemiş olan John Petrucci’ye, çok sevgili büyüğümüz Gür Akad’a ve tabiî ki ben naçiz kulunuza kadar bir sürü ünlü gitaristin ilk tercihi tabiî ki İbanezdir. (Ozan Erkal ve Emre Sarıgün’ü de anmadan geçmek ayıp olur (aslında bilerek yazmadım benden iyi çalıyor diye gıcığım ikisine) ama en son Ozan Gibson almış davayı satmış diye duydum laf aramızda, en son yazışmamızda hatasını kabul edip “ibanezcilikten aldığım keyfi başka hiçbir şeyden almadım” diyerek yüreklere su serpti)
Evet arada Charvel, Kiesel ya da Suhr gibi markalara gönlüm kaymıyor, içim kabarmıyor, libidal enerjim tavan yapmıyor değil, ne de olsa ben de sağlıklı bekar bir erkeğim (huhuuuu kızlar buradan sizlere sesleniyorum 1.80 boy 83 kilo bilmem anlatabiliyor muyum evet kova burcu canım ay ne de güzel bakışların varmış senin isim neydi…) ama bünyeme hakim olup Japon kardeşlerimi üzmüyorum. İlk İbanezimi alırken yıllarca uzattığım saçlarımı kestirip işe girdiğimi ve o anda çalışma hayatının nasıl bir kabus olduğunu, beyazından mavisine ya da okul önlüğündeki her türlü yakadan nasıl tiksindiğimi, gitarın parasını biriktirince anında çaaaat diye istifa ettiğimi dün gibi hatırlarım. Şimdi bana 10.000 USD verseniz satmam o gitarı, normalde 1.000 USD etmez ama büyük kocaman bir manevi değeri var, bazı şeyler paradan daha önemlidir benim için, accık bir şeyler öğrenebildiysen tümünü o gitarda öğrendim, pekiştirdim, bindim üstüne vurdum kırbacı diyebilirim. Nasıl 10.500 mü olur abi istersen sen yorulma ben eve kadar getireyim ne ev Adana Yüreğir de mi?
Bakın iddia ediyorum bugün gerçekten her yanı bilgi dolu bir yazı kaleme aldım. Her satırında bilgi, emek, yaşanmışlık, analitik düşünce, pragmatik yaklaşım, kan, ter ve gözyaşı var işte! bakın ben bugünlere öyle tesadüfen gelmedim!!! Hocam endorsement için daha ne yapmak gerekli bilemedim, oğlum bana bakın gidin söyleyin o Hoshino Gakki miydi neydi herife bak zaten adında meymenet yok iblisin “hoş hin o” diyor hinoğluhin yani sen kıçını yırt sana endorsement yok diyor. Ulan bende tutsikiyançek çançinçon diye sizi dünya aleme rezil etmez miyim bak gör? Bana bak hinoğlu marka yanlış zaten İBAN EZ diye marka mı olur bari niyetini belli etme şişik, ibanı karttaki limiti yediniz layn bir gözünüz doymadı.
Fender süperdir bir dünya standartıdır ya Gibson’a ne demeli tonsa ton, güzellikse güzellik oha omzum koptu bu ne yaw oğlum çok ağırmış lan 2 şarkı çalsam bel fıtığı olurum alüminyum. Bu ne fizik tedavicilerin gizli örgütümü üretmiş bunu. Hasta garantili hastane gibi, ulan ne çakal herifler var ya hem öküz kadar paraya gitarı sat, oradan parayı vur, hem de yok tomografi, röntgen ameliyat vay arkadaş ya biz de mal gibi ketenpereye düşmüşüz de hiç kafa aydınlanmamış.
İşte sevgili okuyucularım bir yazım daha nihayetlenirken, büyüklerimin ellerinden küçüklerimin de gözlerinden öper ağzım burnum çapak içinde, esen kalın diyerek bir başka trt klişesiyle sizleri uğurluyorum! Gelecek hafta aynı gün ve aynı saatle buluşmak ümidiyle.
Sevgiler
No Comments