Concert Reviews and Previews Festival Reviews and Previews Specials Türkçe İçerik

KONSER KRİTİĞİ

Sevgili okuyucularım, canlarım siz bu satırları okurken ben çoktan götü devirmiş uyuyor olacağım.

Senem nihayet kibarca müzik ile alakalı bir şeyler yazmam gerektiğini,  yoksa dergiyi devir edip alacağı hava parasıyla kendisine tuhafiyeci açacağını belirtince bende daha fazla dayanamadım ufak bir konser kritiği yazayım dedim.

Unutmayın bugün günlerden 30 Mayıs 2022, acıcık kendinizi ve çevrenizi zorlayın- sonra anlarsınız.

Devin Townsend

1 Haziran 2022 Saat 19:45

Devin bebesini “Sex and Religion” albümü ile tanıdım- benim cahilliğim, Steve Vai abimizi etkileyerek hakkında deha, harika çocuk, oha yuhhh falan dedirtmesiyle ilgimi daha çok çekti. Çıkarttığı malzemeyi yani müzikal ürünlerini-hemen aklınız kaymasın efendi olun, zaten capondan halliceydi malzeme de bu arada. Neyse yayınladığı ne var ne yoksa dinledim ve hiçbir bok anlamadım, hep aynı şarkının farklı bölümleriymiş gibi gelen tonlarca albüm yapan bipolar-duygu dürüm bozukluğu sahibi bir arkadaşımız olan Devin, kolpalık yaparak İstanbul konserine “Ankara’nın Bağları” şarkısı ile başladı, sonra çok çişim gelmişti tuvalete gittim. Tuvalet ana baba günü neyse aksakallarımın yardımıyla sıra veren genç kardeşlerim sayesinde fazlaca oyalanmadan tuvaletten çıktım, hemen bira sırasına yanaştım, orada bir arkadaşıma benzettiğim bir kız vardı. Tabi benim benzetmelerim meşhurdur çünkü 5 nümero miyop gözlere sahip bir embesil olduğum için uzaktan gördüğüm herkes bana tanıdık gelir. Fazlaca lafı uzatmayayım kızın yanına gittim tanıdığım herhangi birisine benzemiyor üstelik kız da değil bildiğin dombili döşü kıllı gençten bir oğlan.  Hemen söhpete girip yaşlı metalci hünerlerimle orada gönüllere taht kurdum, en son osuruk yarışması yaptığımızda osuruk ve bira sırası bana gelmişti arkamdaki gençlerin daha sonradan da yapılacak olan Dream Theater konserlerini görmelerini istediğim için hakkımı daha sonra kullanmaya karar verdiğimi yarışmacı arkadaşlarıma tam ilan ediyordum ki, arkamdaki ukala dümbeleği bebe siz sırada değildiniz diye benden hesap sormaya kalkınca içimdeki gençlik sevgisi yerini sülfür ve metan karışımı yoğun bir şeye bıraktı. Biramı alıp ilerlerken içimden Sodom’dan “Agent Orange”ı söylediğimi fark ettim. Yavaş adımlarla konser alanına geri döndüğümde Devin’in memleketini çok özlediği için duygularına hakim olamayıp sahnenin ortasında sinir krizi geçirdiğini konseri kısa kesip ilk uçakla gideceğini öğrendim. Bu arada “Sex and Religion” albümünde sadece pig şarkısında adı geçiyor gerisi yine Vai abimizin işi yani o kadar övülecek bir şey yok, misal ben Vai ile albüm yapsam en az beş şarkıya yalvar yakar kendi adımı yazdırırdım.

Dream Theater

1 Haziran 2022 Saat 21:00

İtiraf edeyim beni en az üç yüzyıldır çok derinden etkileyen, James LaBrie hariç gözümde yarı tanrı mertebesindeki bu herifleri sahnede izlemek salak bünyemde birkaç etkiye neden oluyor.

  1. Kendimi işe yaramaz daha gitar tutmayı bile beceremeyen gerzek bebe gibi hissediyorum,
  2. Annesi ile babası bunları yaparken besmele çekmemişler,
  3. Çok sıkıcı hiçbir enerji transferi yok eve gidip ayaklarımı uzatarak cd den dinlesem daha iyi,
  4. Tamam, çok iyi çalıyorlar da etrafta karı kız yok progresif müziğin aşil tendonu da bu her yer testesteron, her yer direniş- bu eşine az rastlanır zeka dolu şık göndermeyi Ali İsmail Korkmaz kardeşime hediye ediyorum.
  5. Falan filan fazla madde görünsün diye yazıyorum okumanıza gerek yok.

Ya neyse genşler hava biraz daha kararınca bizimkilerin açılış introsu çalmaya sahne arkasındaki dev ekranda çeşitli görüntüler akmaya başlarken heyecanlanmadım desem yalan olur. Birden “Dance of Eternity” ardından “A Change of Seasons” “In the Presence of Enemies Part 1-2” ve “Ytse Jam” şarkılarını ardı ardına patlatıp zevkten dört köşe olmama neden oldular. Aman Allahım nasıl bir performansa şahit olmuş, nasıl bir müzikal fırtınanın ortasında kalmıştım. James LaBrie bed sesiyle What do you do in your spare time, do you know mr. and mrs. Brown? yani bu gerzekten şikâyetçiyim memur bey dediğinde kendime geldim.

Ne diyor lan bu dediğimde yerde çimlerde uzanıyordum. Etrafımı saran kalabalıktan birileri suratıma su çarpıyor, içlerinden güzel cicikli olanı ambulans çağıralım falan diyordu. Sonradan bana anlatıldığına göre herifler konsere “Enter Sandman” üzerine “Back in Black” çalarak girmişler, ben de kendimi kaybetmiş James LaBrie’ye küfür kıyamet saydırmakla kalmayıp sahneye çıkıp herifçioğlunu tartaklamaya başlamışım, hemen yetişen korumalar Allah yarattı demeden “sağdan soldan alttan üstten estarabim” isimli eserleri eşliğinde beni paspasa çevirmişler. Kapanan sol gözüme gözlüğümün camı girdiği için hiçbir şey göremiyordum ama yavaştan kendime gelip doğrulmaya çalıştığımda kaburgalarımın da elime verildiği gerçeği ile yüzleştim. Yiğitliğe bok sürdürmemek için sanki bunlar çok doğal şeylermiş gibi her gün böyle kavga kıyamet yaşıyormuş gibi bıçkın bir tavır takınarak kaldığım yerden tam da şimdiye kadar göstermiş olduğum kişilik yapıma uygun, yani hiçbir boktan ders almayan bir salak olarak orada vıraklıyan Kanada piçine yağlı ballı analı kızlı geleneksel Türk motifleriyle süslü en ağırından küfürlerimi sıralamaya devam ettim, o kadara gaza gelmiştim ki elimi sol göz çukuruma kadar sokarak gözlük camını çıkartıp LaBrie denilen yaratığa doğru savurdum. O ara sağlam gözümün yanı ile ifadeleri almakta olan polis memuruna bakmayı da ihmal etmeyerek “Öde lan paralarımı şerefsiz, verdiğin dolarlar sahte çıktı, müptezel p*z*v*nk” diyerek polis memurunun ilgisini bir anda üzerimde topladım. Sonrası yokuş aşağı, almışım gazı zaten yalanın bini bir para ya da tam tersi hep karıştırırım neyse. Ben konuştukça polis memurunun gözleri yuvalarından fırlayacak gibi oluyordu, bu durum da benim daha motive olup daha gaza gelmeme neden oluyordu. Neyse en son bu herif 15 Temmuz’un planlayıcılarından kendisinden aşırı derecede şikâyetçiyim dediğimde bir boktan haberi olmayan hergeleyi ters kelepçeye aldılar, anlamayan gözlerle bana bakarken polis memuruna, “memur bey soyadım Erdovan bilmem anlatabildim mi?” dedim. Esas duruşa geçen genç irisi arkadaşın saflığından faydalanarak, beni parça pinçik eden korumaları da işaret ederek bu arkadaşları emniyet güçlerine mukavemetten içeri alın isterseniz kimliğimi göstereyim dedim yalancıktan, hiç gerek yok efendim biz icabına bakarız diyerek harekete geçti. Ortalığın yatışmasına fırsat vermeden şu sahnedeki çekik gözlü iblis de Yakuza’nın başının amcaoğlunun kaynı dedim. Yakuza’nın ne olduğunu pek anlamadığı belli olan diğer polis memuru boş bakarken yakalayın kaçacaklar diye ortalığı velveleye vererek oracıktan nasıl sıvışacağımın planını ilmek ilmek işledim kafamda.

Planlarım tıkır tıkır işlemiş tam kalabalığın arasından sıyrılarak gidiyordum ki, yerde duran backstage pass kartı sağlam gözüme ilişti, bu fırsat “Once in a Livetime” çıkar dedim ve hemen kulisin yolunu tuttum, yürürken aslında fena fikir değil beni en son arayacakları yer kulis olur filan diye düşünerek kulisten içeri girdim. Ene bir de ne göreyim kaptan mağara adamı gibi olmuş, müzik hayatımı zikerten John Petrucci bütün haşmetiyle orada duruyor, hemen kapıyı kapatıp gülerek Selam-ın Aleyküm Mr. Petrucci dedim. Vay kardeşim gelmiş diyerek içtenlikle sarılırken, oğlum yazılarını severek takip ediyorum, ulan spotify yazında altıma sıçtım hergele, ulan bunların hangisi gerçek, hangisi modifiye edilmiş gerçek, yoksa hepsini ğödğünden mi uyduruyorsun dedi. Ne haber lan iblisin dölü ulan ben kendime çakal derdim ama sen bambaşka bir seviyedesin seninkine çakallık denmez düpedüz şeytanlık denir, aferin ulan yalnız seni çok takdir ediyorum inanılmaz bir zekan var, helal olsun koçuma. Ne içersin Mehmet’im ne vereyim abime hahahahahahah. Ulan güldürme her yanım ağrıyor senin yüzünden korumalar beni ikiye katladılar alüminyum. Hahahah olsun ama daha gerçekçi oldu sayende, bak söz bir dahaki albümde special thanks bölümünde adını en başa yazacağım. Yetmez lan bir şarkıya söz müzik Mehmet Pozam yazmazsan hatırım kalır. Oğlum yalnız 15 Temmuz’u duyunca senin bu doğaçlama yeteneğine tekrar hayran kaldım süpersin lan herif en az dört beş yıl derdini anlatmaya çalışır içerde, bizde hemen yeni solist buluruz, Mehmet’im oğlum büyük adamsın sayende heriften kurtulduk. Aklında adaylar var mı yavru? Geoff Tate ile görüştük geçenlerde. Aman sakın girme o işe herif iyice Ciguliye Tipitip’e dönmüş, seyrettin mi salağın çantasını çalmışlar. Hahahahahah evet ya “Operation Mindcrime” turnesinde ya bu salağın ya da De Garmo’nun özel yapım deri ceketi çalınmıştı yanlış hatırlamıyorsam. Yuh lan sende de ne hafıza var amk.

You Might Also Like

No Comments

    Leave a Reply