Specials Türkçe İçerik

Mor ve Ötesi – Sİrenler

Bana göre müzik, sanatsal ifade araçlarının içinde en saf ve en güçlü olanı.

Bir duygunun, bir sanat eseri aracılığıyla ve fakat yaratıcı süreç tarafından seyreltilmeden, içtenlikle karşı tarafa geçirilmesi başka türlü özel bir sanatçı gerektirir.

Mor ve Ötesi’nin bunları başaracağı 1996 yılında çıkardıkları Şehir albümünün ilk notalarından belliymiştir muhtemelen, ancak çoğumuzun onları fark etmesi 2004 yılında, bu topraklarda yazılmış en iyi albümlerden biri olan Dünya Yalan Söylüyor’u çıkarmalarıyla vuku buldu.

O günden bugüne momentumdan zerre kadar kayıp vermeden yola devam eden grup, geçen hafta bize yeni bir albüm hediye etti..  Ama ne albüm!

Son 10 yılda hayatımız bu kadar değişmişken bazı şeylerin hiç değişmemesi ne kadar da güzel.

Herhangi bir grup “sürekli övgü”yü hak ediyorsa, bu Mor ve Ötesi olabilir

Mor ve Ötesi müzik teorisinde bilinen tüm doğruları yapıyor ise şaşırmam! Ancak onları farklı yapan şey, aniden (çoğunlukla vokalle) gelen, formu en estetik haliyle bozan, süper artizan ve uyumsuz hissettiren minik aykırılıklar; kusursuz gitar, bas, davul ve vokal kombinasyonu ile yıllardır oluşturdukları ayırt edici temel sound’larının üstüne her seferinde koymayı başardıkları, bu kendileri minik, etkileri büyük yaratıcı bölümler.  

Bu işte teoriyle falan olacak iş değil. Yüzyıllardır müzik teorisyenlerinin kitaba, notaya, metoda, yazıya, yönteme döktüğü şeyleri Harun Tekin’in DNA’sına kazınmış olarak bulmuş olmasından şüpheleniyorum. Sanatçının kendine has sesi ve benzersiz yorumu, görünmez bir kancayı ruhumuzun çok derin bir yerlerine takıyor.

Bazen merak etmiyor değilim, acaba altın mı daha iletken? Tuzlu su mu? Yoksa Harun Tekin’in sesi mi?!

Sirenler

İlk birkaç dinlemede ansızın içime sızan parçalar Park, Forsa, Kaptan ve Adamın Dibi oldu ancak şöyle bir gerçek de var ki bazı parçalarının güzelliği, etkisi ve kalıcı gücü tekrarlı dinleyişlerle ortaya çıkacak ve biz ne olduğunu anlayamadan, en umulmadık zamanlarda ruhumuzun daha da derinliklerinde kimyasal tepkilemeler, patlamalar, zehirlenmeler (!) gerçekleşecek…

Müzikleri o kadar ustalıkla hazırlanmış ve nüanslarla dolu ki biz dinleyicilerin, önümüze konulan eserlerin dalga boyunu hemencecik orada tam olarak kavraması pek olası değil.

Zaman zaman Harun Tekin’in özenle bezenmiş lezzetli müzik katmanları üzerinde gezinen sesiyle baş başayız…  Bazen de sadece piano ve vokal… Müzikleri en hafif hallerinde bile müthiş kırılgan, derin ve etkileyici…  Nasıl yapıyorlar, sorsak anlatabilirler mi? Yoksa doğal süreçte böyle mi akıyor bilemeyiz…

Akıllara kazınmış parçalarını düşündüğümde fark ediyorum: Bu şarkıları yalnızca onlar yazabilirdi…

Gösterişli, ticari, tam teşeküllü bir modern Türk rock grubuna indirgenmelerine engel olan şey de bahsettiğim müziklerindeki bu erişilemez doğallığın yanında yazdıkları sözlerdeki hakikat, samimiyet, inanmışlık, tutarlılık ve duruşlarındaki kararlılık olsa gerek. Belli ki insan ıstırabının derinliklerine dair keskin bir kavrayışa sahipler.

Hep böyle bir derdi olan cesur sözler yazdıkları için müziklerinde de hep böyle bir melankolik ve depresif bir hava olmakla beraber açıklanamayacak şekilde canlandırıcı bir öz de hep mevcut.

Evet… Mor ve Ötesi’nin gücü kompozisyonlarındaki nüanslarda ve yüksek dozlarda sunulan kalitede gizli. Sirenler’de pek sevdiğim ses mühendisi Arın Baykurt’un parmağının olması da ayrıca tatlış bir detay…

Sevdiğim parçaları durmaksızın tiksinene kadar dinleyip, kanını iliklerine kadar emip kenara atmak gibi pis bir huyum var. Bu dürtü ile sadece Dream Theater’ın single’ları özelinde savaşabiliyorum. Bütünlüğü bozulmasın diye albümlerin çıkmasını bekliyorum.

Sirenler’i durmaksızın dinleme isteği ile ise savaşmıyorum, teslim oldum. Ruhumu mu istiyorsunuz.. Alın… Şuradaki şarkı sözü, buradaki geçiş, vokallerdeki bu subtle olaylar.. Hangi birinize karşı koyayım? Alın Bıraktım.. Ruhum sizin…

…….

Sirenler, hayatıma yaşadığım bir kırılma noktasında girdiğin için minnetarım… Sana daha methiyeler düzebilirim.. Ama sanırım beni anladın…  İçimden gelen seni de alıp karda bir yürüyüşe çıkmak. Her saniyene değer …

You Might Also Like

No Comments

    Leave a Reply