Specials Türkçe İçerik

ÖFKE kONTROLÜ 2 Fremdschämen

Ulan arkadaş neşelenmeyeyim çok ağır şeyler yaşıyorum falan diyorum da bir türlü olmuyor, bir türlü cıvıtmadan yapamıyorum. Bu kadar kırık dökük, aşırı üzgün, o kadar kendime kızarken aklıma bir karikatür bir olay ya da ne bileyim yaptığım türlü salaklıklardan birisi geliyor ve tüm o kara bulutlar bir anda kayboluveriyor, yüzümdeki kaslar aniden gerilmeye, o şekilsiz boşluk gibi olan ağzım, yaradılışımdan beri olan o salak sırtarma moduna hemen nasıl geçiveriyor anlamıyorum, ya bak şimdi salak salak gülüyor mal bebe demeyi çok isterdim, ama gerçekten bu sefer bana bulaşmayın, canınızı yakar, kalbinizi kırarım. Bu kez ben bile işe yaramıyorum, kendi kendimi neşelendiremiyorum bile.

Feci çuvalladım kişisel salaklığımdan dolayı, tabiî ki konuyu anlatıp sizler gibi dedikoducu, gıybette muasır medeniyetler seviyesini fersah fersah aşmış bir topluluğa malzeme vermeyi aklımın ucundan bile geçirmem, ama yinede Nick Johnston’un notaları gibi kararsız ama kesinlikle duygulu, bir o kadar da ustaca basılmış hüzün nameleri barındırıyor içimdeki her ses.

sanki gitar çalmıyormuş gibi yapmayı nasıl beceriyor acaba? özellikle 03:33 den sonrasına dikkat.

Ya gerçekten bu dedikodu merakınız nereden geliyor, hadi Evrim Samuray öyle üretilmiş bir insansı hatta arada şirin hareketlerde yapıyor, ama size ne oluyor. Her biriniz masder, doktora yapmış kariyer adımlarını koşarak atlamış artık ya emekli olmuş ya da emekliliğe gün sayan yaratıklarsınız. Okumuş, aile terbiyesi almış, birkaç festival filmi seyretmiş kişilersiniz. Ulan arkadaş grubumun neredeyse tamamı Hitchcock Arka Pencereymiş ya la.

Ulan şu klavyenin başına oturunca güç kuvvet mi geliyor, ekranın arkasına saklanıp yazarken ne oluyor size, bıyıklı, hadsiz, sempatikliğin çok uzağındaki birisine mi dönüşüyorsunuz? Ulan başkalarının hayatlarına destursuz nasıl bu kadar kolay girebiliyorsunuz, ne kadar çabuk ve aptalca yargıya varıyorsunuz, hem bu hakkı size kim veriyor, ne kadar kolay yaptığınız sikik yorumları yazmak sizin için, acaba haddinizi aştığınızı ne zaman fark edeceksiniz, ne kadar yüzeysel tepkiler verdiğinizi anlayacak kadar insan mısınız? Çok merak ediyorum siz gerçek misiniz? X böyle yapmış Y’de şöyle demiş sonra A B’yi C ile basmış sonra biz ayrı lamayız diyerek ABC orgy yaparken X ve Y’yi aramışlar hem de YYZ eşliğinde eroyin kokoyin çekmişler..

böyle bir yazı yazarken yol arkadaşım eski dostlarım

Yapmayın size ne yavrum kim nasıl mutlu ise öyle yaşasın, siz de bunu dert etmeyin. Evet, tahminimce başka insanların hayatları, size bana geldiğinden daha çekici geliyordur ama bunu duymak gerçekten mide bulandırıcı geliyor bir yerden sonra. Hatta o kadar arsız boyutlara gelmiş olaylar yaşanıyor ki, biri eşinden gördüğü şiddeti, bir başkası nasıl aldatıldığını, öbürü hangi pozisyonda kaç kere boşaldığını ya da çocuklarını konu ederek çarşaf çarşaf döşeniyor, ya arkadaş bu neyin kafası. O sanal ortamın sanal karakterleri-krakerleri sana yardım mı edecekler sanıyorsun, sadece onlara gıybet malzemesi vermiş oluyorsun. Yazdıklarına emoji ile tepki veren insansıların gerçek hayatta senin arkanda olacaklarını mı sanıyorsun? Onlar gerçek mi, sahici duygulara sahip insanlar mı?

Bir de ay basurum azdı, yok ninem yoğun bakımda, yengemin billurları, ay buram kanadı, şuram uf oldu gibi, ne olur benimle ilgilenin sevgi ve şefkat açlığı çekiyorum ve bu dürrük ortamda pışpış arıyorumcular var ki, her birisine ayrı ayrı ayar oluyorum. Bu tür gundilerin birde hastanedeyim diye konum atmaları beni oldukça geriyor. Arkadaş acil bir hasta için kan arıyorum haricindeki paylaşımlar bana acınacak derecede hastalıklı geliyor. Bakın burada ilk kez yazıyorum ulan şu ziktiğiminin hayatında başıma neler geldi neler, en azından 3 kere kalp krizi geçirdim yakın çevrem hariç kimse bilmiyor ve geri kalanının da bilmesine gerek yok. Bu konuda tek bir satır paylaşımım olmamıştır. Nedir bu zavallılık, nedir bu beni sevin, bana pandik atmaya yeltenin durumu ya. Kakam geldi biraz ara vermem gerekecek. Bu tür sikik durumlar hep bağırsaklarıma vurur, zaten neydi bağırsaklarımız ikinci beynimizdir, o yüzden bokkafalı mahlûklar olarak sürünüyoruz şu ziktiğiminin dünyasında.

Buna bayılıyorum

Hayır öfkeli değilim, zaten öfke ikincil bir duygunun dışavurumudur yavrular. Bal gibi öfkeliyim tabiî ki kuduruyorum hatta, o ayrı. Bu yaşadığım aslında güzel Türkçemizde tek kelime ile ifade edilemeyen başkası adına utanma Almancası ile fremdschämen. Utanıyorum genel olarak eğitimli, bir sürü sosyal beceriye sahip olan arkadaşlarımın evin dışına kanepe atmış köy-kasaba teyzelere dönüşmelerinden. Utanıyorum çünkü bunları bin kez fırsatım varken yüzlerine vurmamış olmaktan. Yapmayın size ne diyememekten ya da kapat şu lanet çeneni senin üzerine vazife değil, insanlar aralarında ne yaşıyorsa yaşıyor, düşüncelerini kendine sakla gibi bir şeyler dememiş, diyememiş olmaktan. O konu benim mücadele etmem gereken başka bir eksikliğim olsun tamir bekleyen, ama ya sizinki nasıl tamir olacak, yurtdışından yedek parça mı bekleyeceğiz yine, hele dolar alıp başını gitmişken.

Unutmadan, her güzel Türkçemiz dediğimde içim kanar, hayıflanır, üzülürüm. Aslında durum öyle sandığımız gibi değil. Türkçe yaşayan bir dil olarak ne yazık ki çok yavaş evriliyor, ilerlemiyor belki sürünüyor, hatta geriliyor. İngilizce yaklaşık olarak 250.000 kelime barındıran bir dil iken Türkçemiz en kabasıyla 70.000 kelime ile varlığına devam etmektedir. İçindeki Arapça, Farsça ya da Fransızca, İngilizce çakma kelimeleri hesaba katsak, dilimizin dolayısıyla ifadelerimizin de ne kadar dar kalıplarla ifade edilmeye çalışıldığını duyumsarsınız.

Ghosts özellikle benim için anlamlı bir şarkı oldu.

Hele son dönemde yönetim marifetiyle küçülen, küçültülen beyinlerimizin işlem kapasitesi, en çok duygularımız ifade etme ya da istek ve ihtiyaçlarımızı dışa vurmak konusunda can çekişmektedir. Ben kulunuz bunun canlı bir örneğiyimdir, şu saçma sapan yazdıklarıma bakarsanız baskın bir öfke ve yanına iliştirilmiş birkaç negatif duygudan öteye geçmiyor aktardıklarım. Toplumun bu kadar kabız dili benimsemesinin belki sosyolojik, psikolojik yüzlerce nedeni olabilir, ama sonuç itibarıyla kendini ifade edemeyen bir toplumuz. İletişim dilimizdeki eksiklikler belki farkındalığımızın düşük olması ya da gelenek göreneklerimizin etkisi ile orantılıdır, tabiî ki ahkâm kesecek bilgi seviyesine sahip değilim. Şu ara bu tür konularla fazlaca ilgilenmem dolayısıyla özellikle dikkatimi çekiyor. Gâvur kaynaklarındaki örnekler duygu durumlarını, hissettiklerini oldukça detaylı açıklayabilirken, kendimi “fena” ifade etmem diye düşünen ben, analiz yaparken, ne yazacağımı mala çeyrek kala olmuş gözlerimle gebeş gebeş bakarken, sinek kaçan ağzımdan ancak garunt gurunt gibi ilkel heceler çıkarabiliyorum.

Bok gibi yaşamış, bok gibi yönetilmiş, bok gibi muamele görmüş, bok gibi düşünmüş, bok gibi uygulamışız ve bu ağır lağım kokusu bizim peşimiz sıra gelmekte. Gittiğimiz her yere bok kokusunu taşıyoruz. Güneyde sessiz sakin bir balıkçı köyü artık bok kokusundan içine girilemez hale geldi çoktan. Bunlar hep gelişmemiş, gelişmeye kapalı bir toplumda yaşadığımız için. Çünkü varlığımızın hiçbir önemi yok şu sıçtığımın yerinde. Ülkemde 8 yaşına gelmiş her çocuk öfkeli. Eve gelen ustaya kibarca bir işi yapmasını rica etsen bok gibi yapar, ama annesinin cinsel hayatındaki varlığını belli ettiğin zaman o iş görece daha düzgün yapılır. Öfke, korku ve şiddet içermeyen ne din var ne de kanun, durum böyle olunca bizlerde sik sik hareketler yaparak bir bakıma ölmeyi bekliyoruz. Ne yazık ki hiçbir boku değiştiremiyoruz ve değiştiremeyeceğiz.

Kıtlığın, yokluğun ve yeni savaşların eşiğindeyken çok da bir umut göremiyorum, belki acısız, belki sürünerek ölüp gideceğiz. Her birimiz toza dönüşüp silinip gideceğiz.

Öfke ve umutsuzluğumla

You Might Also Like

No Comments

    Leave a Reply