Türkçe İçerik

Ozan Erkal röportajı

Ankara’nın değerli müzisyenlerinden Ozan Erkal’ın üçüncü teklisini yayımlamasıyla dayanamadım, hemen kendisine birkaç soru gönderdim. Doğrusu müzisyenin kalemi de çok güçlüymüş, ortaya oldukça keyifli bir söyleşi çıktı.

Senem: Ozan öncelikle bize kendinden biraz bahseder misin?
Ozan Erkal: Ankaralıyım, ODTÜ Mimarlık mezunuyum. Aile şirketimizde yıllarca mimarlık yaptım. Gitar ise 10 yaşımdan beri hayatımda. Lisede hem ilk grubumu kurdum, hem de okul grubuyla Milliyet Yarışması’na katıldım. 1992’de Wyvern’den ayrılan basçı Aykut Öz ile Rapid Fire‘ı kurduk, besteler yaptık, demolar kaydettik, konserler verdik.
98 yılında Rapid Fire biraz şekil ve kadro değişikliğiyle Shine adlı bar grubuna dönüştü ve 2002 yılına kadar devam etti. Ankara’da çalmadığımız mekan kalmadı. Rapid Fire ve Shine deyince, 2008 yılında kaybettiğimiz sevgili Davran Erdayı, bu iki grupta da davuldaydı. Sevgili arkadaşımı anmadan geçemeyeceğim.
2010 yılında Bülent Başara’nın teklifiyle Ankara’nın en eski gruplarından biri olan, çok güzel bir albüm yapmış, kadrosunda da hep çok iyi müzisyenler barındırmış Knightmare‘e dahil oldum. 10 yıldır bizi seven bir kitleye çalmaktan keyif alıyorum.
Rapid Fire döneminde pek çok beste yapmıştım. Ama sonraki süreçte yeni müzik üretemez olmuştum. 2012-13 gibi ise yeniden tekrardan güzel fikirler çıkartmaya ve bunları kaydetmeye başladım. Bir yandan da ekipman eksikliklerimi giderdim. Özellikle gitar kaydı zordur ama teknoloji sağ olsun, ev stüdyolarında profesyonel gitar kayıtları yapmayı sağlayan cihazlar edindim. Mimarlığa devam ederken bir yandan 1-2 parça yapıp besteciliğime olan güvenim de yeniden güçlenince, o ana kadar hep aklımın bir köşesinde olan, enstrümantal bir albüm yapma fikrim engellenemez bir hal aldı. 2015 yazında son mimari projemi bitirdim ve işe gitmeyi bıraktım. 1-2 yıl içinde de bir albüm çıkartmayı hedefliyordum. Tabii hayatın getirdikleriyle bu süre 5 yıl oldu.
Mesela, 2016 yılında Senforock başladı. Sevgili Şef Musa Göçmen ve Hicri Bozdağ, senfoni orkestrasına eşlik edecek rock grubu olarak Knightmare’i düşünmüşlerdi. Tabii severek dahil olduk ve kısa süre içinde gerekli hazırlıkları büyük bir özveriyle gerçekleştirip, projenin ilk konserde Jolly Joker Ankara’yı dolduran izleyiciden tam not almasına katkı sağladık. Devamında 3 yıldan fazla süredir Türkiye’de pek çok şehirde büyük mekânlarda büyük kitlelere çalan bu ekipte yer almak, benim için eşsiz bir deneyim oldu.
Senforock, Knightmare ve kısa bir süreliğine hayatıma giren The Madcap‘le çalmak, büyük vakit isteyen işler. Beste yapmak ve son haline getirmek ise blok zamanlar istiyor. “Akşam iki saat şuna bakayım, iki saat ders vereyim, bir saat de besteme bakayım” deyince olmuyor. Bölünmeyen blok günler, hatta haftalar gerekiyor. O blok zamanları bölen konserler, ev/aile işleri olursa süreç çok kesintiye uğruyor ve uzuyor. Aklındaki 1-2 yıl, bir de bakıyorsun 5 olmuş.
Yine de ben bulduğum fırsatları değerlendirdim. Örneğin yarışmalar üretmek için çok güzel bahane sağlıyor. 2016’da, yıllardır istediğim Halıcı Beste Yarışması’na bir besteyle katıldım. 2017’de bir başka bestemin solo kısmı ile “Gitarist” Radyo Programı’nın En İyi Gitar Solosu yarışmasına katılıp birinci oldum. Yine 2017’de Halıcı Yarışması için bir beste yaptım ve birinci oldum. 2018 ve 2019’da da bestelerim Halıcı Beste Yarışması’nda finale kalmayı başardı. Tüm bu parçalarım albümde yer alacak. Yani yarışmalar bana hem üretmek için bahane, hem de ürettiklerimin beğenildiği, bir bakıma onaylandığı ortamlar oldu.

Amacımı belirledikten sonra, hayat beni yolumdan saptırmaya çalışsa da, her fırsatta pusulamı doğrultup yoluma devam ediyorum.

Senem: Pandemi dönemini herkes farklı geçiriyor. Sen, görünen o ki verimli geçirenlerdensin. 3 tane tekli çıkardın bu dönemde? Biraz anlatsana süreci? Zaten böyle bir planın var mıydı?

Ozan: Evet, planım vardı. Ve planlar Corona’yla çakıştı. Ancak dışarıda olmamı gerektiren her şeyi, örneğin fotoğraf çekimlerini ya da davul kayıtlarını önceden halletmiştim. O yüzden şanslıyım.
Son yıllarda hep gördüğüm uygulama, albümden önce 2-3 tekli yayınlamak. Dinleyiciyi uzun süreli bir işle muhatap etmeden önce kısa parçalarla, kliplerle bilinirlik oluşturmak. Benim de yaptığım bu. 3 tekli çıktı ve hepsi farklı kitlelere hitap edebilir parçalar. Şimdi ise sırada yeni bir tekli değil, albümün kendisi var.
Bu albümün tüm besteleri son halini 2018’de aldı. O yıl temmuz ayında sevgili Semih Örnek‘in davul kayıtlarını Volkan Yırtıcı‘nın Detay Stüdyoları’nda yaptık. En önemli adımlardan biri buydu çünkü elinde davullar varsa evine kapanıp geri kalan her şeyi yapabiliyorsun.
Ben konserler vesaire derken bir de geçen yıl babamı kaybettim. Son zamanlarında her işimi bıraktım onun yanında oldum. Sonrasında da o kadar çok konser verdik ki, bir baktım 2020 olmuş ve ajandam gitar derslerim dışında boş. Böylece son 5 yılın en üretken dönemi bu yılın başlamasıyla geldi.
Corona süreci başladığında ben zaten aylardır ev stüdyomdan çıkmıyordum ve 2 parçam yayına hazırdı. Corona’yla tek değişen şey eşimin de evden çalışmaya başlaması oldu ki, bu da üretkenliğime yaradı. Albümde yer alacak 8 parçanın 6’sı şu anda hazır. Tabii parça yayınlamak için de uygun bir dönem oldu. İlk tekli “Yurdumduymaz“, Nisan’daki 4 günlük sokağa çıkma yasağına denk geldi ve o gün müthiş güzel tepkiler aldım. Herkes evindeydi ve tekrar tekrar parçamı dinliyordu. Daha sonra da pazar günleri devam ettik yeni parça yayınlamaya.
Dediğin gibi bu dönemde herkes evinde üretti. Ama biz bunların daha çok cover kısmını gördük. Ben de böyle bir ortak çalışmaya dahil oldum (Fethi Okutan – Doctor Doctor) ve çok eğlendim. Eminim bu dönemde orijinal fikirlerde de müthiş artış olmuştur ama bunları muhtemelen daha ileri bir tarihte görmeye başlarız.

Senem: Parçaları kendi imkânlarınla kaydettiğini tahmin ediyorum. Bir post prodüksiyonda destek aldın mı?
Ozan: Eğer yaptığım işe profesyonel bir el değmezse bir albüm değil de demo kaydı olarak kalırdı. Bu düşünce ile, baştan beri isteğim Volkan Yırtıcı ile çalışmaktı. Hem bir stüdyo sahibi olarak yılların birikimine sahip olduğu, hem de müzisyen olarak benim yapmak istediğim şeyi yıllar önce yapıp, gitar ağırlıklı “Yanlış Notalar” albümünü çıkartmış olduğu için. Ben hiç düşünmeden Volkan’a gittim, ve o da Miks ve Mastering’i severek üstlendi ve harika bir iş çıkartıyor.
Onun dışında sevgili Semih, çok kısa sürede davulları çalışıp, profesyonelce kaydetti. Bir ara davulları bilgisayarda yazmayı bile düşünmüştüm ama öyle yapmadığıma ne kadar memnunum anlatamam.
Kendi imkânlarım dışına, bir de katkıda bulunan arkadaşlar sayesinde çıktım. Örneğin ABD’de yaşayan, bir dönem Tarkan’ın gitaristliğini yapmış yakın arkadaşım Bilgehan Tuncer‘in “Son Halo“da harika bir solosu var. Knightmare’in basçısı Koray Ergünay, bir parçada bas çaldı. Bunlar geçtiğimiz yıllarda imkân olduğunda bir araya gelip yaptığımız kayıtlar. Bir de son dönemde uzaktan katkılar oldu. Örneğin Evren Kalaycıoğlu, Crush! & Oh! için klavyeli çalgıları evinde kaydedip bana gönderdi. Aynı şekilde, lise yıllarından arkadaşım, film ve reklam müziği denince akla gelen isimlerin başında gelen Rahman Altın da bir parçama çok önemli bir katkı sağladı. Bunu da ABD’den ve pandemi sürecinin en zor günlerinde yaptı, kendisine sonsuz sevgiler.


Senem: Yani teklilerin devamı geliyor 🙂
Ozan: Tabii, teklilerin devamında albüm geliyor. Albümün devamını ise bilemiyorum. Tekrar albüm yapmak kolay bir süreç değil. Aynı zamanda ben bir dinleyici olarak her ne kadar albümcü tarafta olsam da aslında bütün dünya “albüm fikri eski değerini buluyor mu” diye tartışmakta.
Ben yeni fikirlerimi sürekli kaydediyorum. Birikmiş pek çok beste fikrim var. Bunları elbet parçalara dönüştüreceğim ama yine albüm çıkartacağım dersem hayatımdan bir 5 yıl daha geçecek. O yüzden tek tek yayınlamayı da düşünebilirim.

Senem: Bir Knightmare albümü için de besteler var mı yolda?
Ozan: Evet Knightmare için de besteler yapıyorum. Sadece biraz olgunlaşmaları ve tüm grubun katkısıyla şekillenmeleri lazım.

Senem: Seninle Dream Theater merakımız ortak. Favori albümlerin hangileri?
Ozan: Dream Theater’ı ilk albümden keşfetmiştim. Lise ve üniversite zamanı Kerrang, Metal Hammer gibi dergileri takip ederdim. Ağabeyim Emre Erkal ile albüm kritiklerini okur, ilgimizi çeken albümleri önce plakçılarda arar, bulamazsak yurtdışındaki akrabalardan isterdik. Dream Theater da yorumlardan ilgimizi çektiğinden edinmiştik. Doğal olarak 1989 albümleri “When Dream And Day Unite” benim için özeldir. Ama en tepeye “Images And Words”ü koyarım. “Scenes From A Memory” ve “Systematic Chaos” da en çok dinlediklerim sanırım. Son albümü de çok dinledim. İlginçtir, “The Astonishing”i de çok dinledim. Ama içinden 11 parçayı seçip diğerlerini eleyip kendi playlistimi yaptım, öyle gayet güzel oldu. Yine de keşke Dream Theater adıyla çıkmasaydı.

Senem: Her gün değişebilir bu listeler biliyorum… Ama şu anki ilk beşinde kimler var? Hem müzisyen hem grup olarak.
Ozan:
Müzisyenler:
Gitar: Vinnie Moore. Özellikle 1986’daki ilk albümü “Mind’s Eye”ı dinlemeye doyamam. Geçenlerde bu albümün kaydının 4 günde tamamlandığını okudum. Çalan ekibe bakınca belki normal ama benim bildiğim, şöyle en az 2 yıl falan sürmeli albüm kaydı dediğin. 🙂
Bas: Tabii ki Steve Harris
Davul: Scott Rockenfield
Klavye: Kevin Moore
Vokal: Freddie geçti bu dünyadan

Gruplar: Queensryche, Crimson Glory, Dream Theater değişmez ilk üçüm. İki tane de güncel eklersem, Haken ve Caligula’s Horse diyeyim.

Senem: Bu keyifli röportaj için teşekkürler Ozan.
Ozan: Ben de çok teşekkür ederim ilgin için, görüşmek üzere.

You Might Also Like

No Comments

    Leave a Reply