Senem (aka Lady Obscure): Peyk dinlemek her daim büyük keyif… ama canlı dinlediğimde duymadığım bir çok şeyi duyduğumu, sizi daha farklı deneyimlediğimi fark ettim. Daha da bir sanatsal geldi her şey. Özellikle Halim Yok, Suluşaka ve Yol dinlerken bana bir şeyler oldu. Sizin müziğinizin altında taş gibi bir teori var belli. Ama üstünde kopyalanamaz da bir imza var. Tıpkı bir Picasso tablosu gibi. Önemli bir mesai harcanmış, formun en mükemmel haline ulaşılmış, sonra da o form sanat lehine bozularak Peyk müziğine ulaşılmış gibi sanki. Bir yandan da böyle bir süreç hiç yaşanmamış, sizden doğal olarak hep bu çıkmış gibi. Hangisi hakikaten?
İrfan Alış: Bu sorunun cevabı yok, her şarkının kendi hikayesi var. Ama üzerinde uzun süre çalışılması ortak özellik diyebiliriz. Yıllar süren yapım aşamalarından geçmiş şarkılar bunlar.
Senem: Şarkılarınızı kaç kanal kaydediyorsunuz? Öyle bir standart yoktur elbet. Sormamın nedeni şu esasen: Bazen katman üstüne katman var gibi hissediyorum…Bazen de tam tersi… sadelikten müthiş bir etki çıkıyor şarkılarınızda. Sanki orada da bir hikaye var?
İrfan Alış: Kanalları saymadık ama çok fazla kanal olduğunu söyleyebilirim. Önce pilot kayıt ve sonra üstüne eklenerek çoğalan ayrıntılar. Bazen de hücum kayıt üstüne eklenen kanallar… genelde ben tek gitarla çalıyorum. Üstüne gidiyoruz ama bazen de tam tersi. Her şarkıda bu değişebilir.
Senem: Simon Godfrey (Shineback) ile Rise Up Forgotten, Return Destroyed albümü üzerine konuşurken, kayıtta hiç mutlu sonla biten hatalar, tesadüfler oldu mu diye sormuştum birden. Daha önce hiç sormadığım bir soruydu. Tesadüf (!) bu ya, olmuş. Bir gitar partisyonu çalarken, sesi açık unutulan bir telefon çalmış ve oluşan harmoni hoşlarına gitmiş. Sample olarak koymuşlar. Abuk bir biçimde de yakışmış oraya. Sizin hayatınızda böyle “happy mistakes” oldu mu? Kayıtta veya başka yerde? Umulmadık olaylar, beklenmedik yerlere götürdü mü sizi?
İrfan Alış: Don Kafa’nın başında gitar girsene sesi var… o böyle bir olay. o bağıran da benim serdal a..bekliyordu ona bağırdım..o da girdi şarkıya…sonra kayıdı dinlerken duyunca güldük komik olmuştu…öyle bırakalım dedik.
Senem: Evet o çok güzel o detay. Çok samimi 🙂
Yanlış anlaşılmaktan korkmamak, tüm şartlardan/yönlendirmelerden/ sınırlandırılmalardan kendini sıyırmak, dibine kadar bağımsız olmak, bunların verdiği özgürlükle normalde küfür ve kabalık sayılabilecek sözlerle en edebî, en sanatsal anlatımlara ulaşmak, süper tavırlı bir duruşla şiirselliği harmanlamak nasıl bir duygu? Tersi koşullarda müzik yapabilir miydiniz?
İrfan Alış: Sansürün en tehlikelisi otosansürdür. Yazarken en doğrusunu, en çok hissettiğinizi bulmaya çalışmaktır. Karşılığını bulmuş sesler ve sözler uyumla birleşen ve derinleşen..bunu yakalamaktan başka bir gayemiz olamaz…
Senem: Herhangi bir şeyi başlatan karar vermektir ya… gerisi gelir. Siz bir şarkıyı veya sözü yazmaya nasıl karar veriyorsunuz? Ne tetikliyor? Ya da daha spesifik sorayım. “Şu parçayı yazmaya şu olay olduğunda karar verdim” dediğiniz bir hikayeniz var mı?
İrfan Alış: Yazma sorumluluğu taşıyorum. Kimsenin yazmaya değer bulmadığı şeyleri şarkılaştırmaya çalışıyorum. Aşk ve diğer satan hikayelerden bağımsız düşünmeye çalışıyorum. Hikayelerimiz genelde bizim başımızdan geçen ya da çevremizde gördüğümüz kaybedenlerin hikayesi oluyor.
Senem: Köleler ve Kilitler’de acayip bir hikaye anlatıyorsunuz. Sizden dinlemesek bilmiyoruz ne olup bittiğini. Ancak tüm hikayeyi bilmesek de, şarkıdaki derinlik bize geçiyor tuhaf bir şekilde. Ben dinleyici olarak anlamlandırabiliyorum biraz bu süreci ama açıklayamıyorum. Siz açıklayabiliyor musunuz?
İrfan Alış: O bir manifesto şarkı denemesiydi. Kölelik ve mülteciliğin aslında aynı şey olduğunu anlatan. Bunu anlatırken duygu sömürüsü yapmadan olayları net ve sadeleştirek üç boyutuyla şarkılaştırmaya çalışmaktı niyetimiz.
Senem: İyi hikaye anlatıcısı olmak için, iyi bir şarkı yazmak için, özetle anlatacak bir şeyi olması için insanın dibine kadar hayatın içinde olması lazım. Peyk’te hissettiğimiz, sezinlediğimiz, etkilendiğimiz o şey sizlerin hayatı mı?
Senem: Size özellikle az soru sormak istedim. Tıpkı müziğinizde olduğu gibi, söylediğinizden fazlasını söyleyeceksiniz gibi hissettim. Zaman ayrıdığınız için teşekkür ederim. Ama en çok da müziğiniz için teşekkürler. O çok farklı tınlayan sesiniz ve tavırlı sözleriniz bize duyguları had safhada geçiriyor. Umarım uzun seneler dinleriz.
İrfan Alış: Teşekkür ederiz:))
No Comments