Specials Türkçe İçerik

Salon sporlarında İşte benİm Zekİ Müren

Heeeey sevgili genşler, inanmayacaksınız ama sizin yıllarca löpçik,  hımbıl, lapgöt, mandaboku, tembel, L koltuk fatihi, adalar pirensesi, çaba gösterme cimrisi, yatarca, yayıkkıç, hareket fonksiyonunu yerine getirmede yetersiz, üşengeç, uyuşuk ve mülembaz olarak tanıdığınız memo efendi hazretleri yağni ben, bugün ilk kez bir alış veriş merkezinde ve evime sadece 83 adım mesafede bulunan, içerisi parfümle karışık ter, apış arası ve testesteron kokan bir spor merkezine önce sağ ayağımı atıp besmele çekmeye çalışırken otomatik kapıya sıkışarak, başta adaleli tesis personeli, akabinde de alarmın çalması neticesinde tüm alış veriş merkezinin güvenlik personelinin ilgisini istemesem de üzerimde toplamayı başardım. Hep sırt çantası taşırım bilirsiniz içinde hep gereksiz şeyler olur, neyse bu sefer spor yapamaya ant içmiş olduğum için, omuzdan asılan ve hareketlerinden sorumlu olamadığınız, serbest salınım ile çalışan, bence tasarım hayatının en geri zekâlı parçası olan spor çantasını da otomatik kapıya sıkıştırarak tüm döner kapının devre dışı kalmasına neden oldum. İçinde enerji patlaması yaşayan ve bir an önce salona girip, aşofmanın içine gizlediği minnak kobrasında biriken acunsal enerjisini çeşitli ağırlıkları kaldırıp, beyin kasları hariç tüm kaslarını çalıştırmaya yemin etmiş abazan oğlan çocuklarının, sayemde bozulan tesisin kapısında kuyruk olmasına neden oldum.

Ulan sanırsın uzaya çıkıyoruz, neyin şatafatını yaşıyorsunuz, dürrük bir salona gireceğiz altı üstü işte. Ne atraksiyon yapıyorsunuz oğlum, sanki Soyuz uzay üssüne besmelesiz girmeye çalışan Rus Kozmonotmuşum hesabı, tüm istasyon self destruct moduna geçmiş gibi, kımızı ışıklar yanıp sönüyor bir yandan da sirenler çalıp duruyor, durduk yere ne olay yapıyorsunuz, ya ne bu görgüsüzlük diye kendi kendime gaz verip iyice sinirimi zıplatıyordum. Hâlbuki, Turkish stayla yap bu işi, ulan bu kadar sikimsonik önlemlere ne gerek var, işte at bir tane kahverengi 31. kalite vinil deriden bir sandalye, oturt bir kapı görevlisi dışarıdan kimseyi almasın ya da kime bahmıştınız, hoop yienim öğle tatili bak tesis kapalı falan diyip arıza çıkaran bir görevli olsa ya da hemşericilik yapıp tesise dışarıdan yaban hayvanı falan sokabilsek ya da istasyon tabir edilen mevkiide piknik falan yapsak fena mı olurdu? Hayri abii bak bu peynirleri yöresel lezzetler şovrumundan aldım, bak Allahın adını verdim, bu Konya küflüsünü başka bir yerde bulamazsın.

Ne yalan söyleyeyim hafiften de eğleniyor, arkamda bekleşip duran abazan beybilerin kas kütle endekslerine, en boy oranlarına dolaylı da olsa olumsuz anlamda etki ettiğim için içten içe bir mutluluk yaşamıyor da değildim. Bebelere dönüp, oğlum evladım bak bu kadınlar kendilerinin övülmesine, bünyelerinin şımartılmasına alışkın yaratıklardır, senin biceps, triceps iyi tamam hoş da sen hanım aplaların squad bölgelerine falan övgü dolu sözler söylemezsen senin yaptığın spor, harcadığın enerji, uzay boşluğunda yankılanır durur sonsuza dek, döner durur uydular bölgesinde, en fazla TürkSAT’ın hizmet kalitesinde parazitlenmeye neden olursun falan demek istedim ama erdem ve asaletin vücuda gelmiş hali olduğumdan suskunluğum ile konuyu anlattım beybilere.

bakın burası çokomelli

Neyse uzun uğraşlar sonucunda kapı açılmış, nihayet havada kalan sağ ayağımı tesisten içeri sokabilmiş, kapıya sıkışan ziktiğimin spor çantasını da nihayet kutsal emanetler bölümüne yazdırmaya gidiyordum ki, angut bakışlı, gözleri devekuşundan imal, boynu at kadar, göğüs kafesi araba kaputuna benzer, bacağım kadar yok iki bacağım kadar kolları ve tahminimce hamsi ya da lüfer zeka seviyesinde, belli ki oraların Jason Moma’sı olarak sgk da kaydı bulunan iri kıyım arkadaş bana yanaşarak, siz ne için gelmiştiniz dedi. Ben de zaten ultra gereksiz lüks kapı ile yeni şeviştiğimden bozulan asabımı çam yarması üzerine vura vura düzeltmeye karar vererek uğursuz ağzımı açtım. Anlamadım diyerek, angutcanın tekrar bin bir zahmetle kurduğu cümleyi yenilemesini bekledim. Siz ne için gelmiştiniz? Hoş bulduk, benim mi sizi karşılamam gerekiyordu bilmiyordum spor salonuna üye olurken bu bilgiyi benden esirgemiş olacaklar diyerek, tahminimce 3,1 gr aklı olan ayıcığın aklını yavaş yavaş almaya başladım, baktım ki gözlerin bir sağa diğeri sola bakmaya başladı hemen salvolara devam ederek, ya Atatürkçülüğümde önemli bir eksik varmış, gittiğim doktorun yaptığı kan tahlilleri neticesinde “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” değerlerimin sınır seviyenin altında olduğunu keşfettik, o yüzden tesisinize akıttığım ter karşılığında IQ bağışlayacağım bir nevi barter işlemi için buradayım aslına bakarsanız, isterseniz sizi ilk sıraya yazayım bir miktar ihtiyacınız varmış gibi geldi bana. Atatürk diye kendi kendine tekrar ederken ağzı gibi duran karanlık boşluğun sağ yanından çeşitli sıvılar gelirken, düşüp bayıldı yavrucağız bünyesine fazla gelmiş olacağım. Tam ayı beyi öperek sessizce uzaklaşacaktım ki, neden olduğum bağrış çağırış kıyamet yüzünden tesisisin müdür yardımcısı olduğu yaka kartında kocaman yazan başka bir oğlan çocuğu yanıma geldi. Hoş geldiniz Mehmet Bey biz sizi tam bir ay önce bekliyorduk, Seda Hanımdan aldığım bilgiye göre ufak bir rahatsızlık geçirmişsiniz, çok geçmiş olsun, bu yüzden kavuşmamız bugüne kalmış, ama muhteşem bir giriş yaparak unutulmazlar arasına adınızı altın harflerle yazdırdınız, bu da sizin için hazırlattığımız ufak bir hediye, kabul ederseniz bizi çok memnun edersiniz demesini beklerken, siz ne için gelmiştiniz diye vırakladı salak bebe.

Oğlum, yavrum, bir tanem, anacığının fazla ıkınmadan dünyaya getirdiği gebeş mahlûkat sizi özel olarak mı seçiyorlar da buraya serpiştiriyorlar? Kentsoylu bir canlı spor salonuna neden gelir, herhalde kıyma satmıyorsunuz ya da ne biliyim 43 numara taraklı ayaklar için mokasen ayakkabı imal etmiyorsunuz değil mi? Spor yapmaya, sağlam kafama bir de sağlam vücut ekleyip, gümüş grisi sakallarımla olgun erkeklerden etkilenen çıtırları kesmeye ve hatta becerebilirsem düşürmeye geldim, dediğim anda bebe topuklarının üzerinde dönerek, masada oturan kızdan tableti istedi. Adınız dedi? Bebeye efsane gıcık olduğum için konuyu sündürmeye, hatta hasta olduğum için, boşu boşuna ödediğim ilk ayın taksitini de almayı hedefleyerek, konuyu bebeyi ağlatıncaya kadar süründürmeye karar verdim. Otomatik kapıdan zor da olsa girebildiğime göre tesisinize yeterli miktarda para vererek üye olmuş birisiyim ve bugün saat 12:30 da Özge hoca ile randevum var, bakalım siz benim kim olduğumu bulabilecek misiniz? Tonlarca para ödeyerek yaptırdığınız yazılımı tersten kontrol etmek için size altın bir fırsat yaratmaya gelmiş bir üyenizim dedim. Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama bebe bok olarak hayatına devam etmeye ve ölene dek benden nefret etmeye karar verdi o anda. Ağzını açmasına fırsat vermeden, çemkirerek bebenin beyin ölümünün gerçekleşmesi için elimden geleni yapmaya kararlı bir şekilde konuşmamı sürdürdüm.

Bakın Gökhan Bey kardeşim, örgün ve yaygın eğitimden paylarına düşenden fazlaca nasiplenemeyen kebapçıların bile yerlere eğilerek karşılamasına alışkın bir ırkın ahfadı olarak, onun bilmem kaç katı para ödeyerek üye olduğum bir yerde en azından hoş geldiniz diye karşılanmayı beklemek fazla mı safdillilik olur? Tamam, kapıya sıkışmış olabilirim ki kesinlikle benim suçum değil, göt kadar yapmışsınız kapıyı, hem iki yarım daire tasarımı da inanılmaz kullanışsız hele birde kış günü kabarık kabarık paltolarla lahana bebek gibi geziyoruz zaten, kim tasarladıysa kendisine anal yol ile iade etmeyi düşünür müsünüz? Ayrıca, üye olan abazan bebelerin birkaç ayda tabii streoidlerinde etkisiyle öküz gibi şiştiklerini fark etmiyor musunuz? Tek kapıya sıkışan benmişim gibi kolpalık yapmayın şimdi. Benden önce içeri giren hem gabari ölçüleri hem de istibdat haddini aşan yüksek tonajlı bir hanım aplayı küreklerle yanlarından yani basen- kaba et nahiyesinden ittirilip, kanırtılarak içeri sokmaya çalıştığınız gözümden kaçtı mı sanıyorsunuz? Yarım dünya boyutundaki neticesi onu daha çok komplekse soksun diye mi kapıyı bu kadar küçük yaptınız? Yoksa bilhassa mı göt içi kadar yaptınız da, Abazaoğlu Beyliği mensupları ahanda bu salonda gelişimim çok hızlı oluyor falan mı diyecekler sanıyorsunuz, kendinizce yeni bir pazarlama çakallığı yarattığınızı falan mı düşünüyorsunuz? Tahminimce ortaklarınızdan en az birisi psikolog ya da psikiyatr olacak ki, üyelerinizin kapalı alan korkusunu tetikleyerek hem salondan hem muayenehaneden para basmalarına hizmet ediyorsunuz. Ulan ben kaçın kurasıyım, yer mi ulan Anadolu çocuğu, Çayyolunda oturuyorum diye beni züppe zengin bebesi mi sandın? Kavaklıdere’nin tam bağrında yetişmiş, Tunalı Hilmi bebesiyim koçum ben, götünü keserim kızdırma beni. Tam yükselmiş Gökhan isimli bebeyi yerden yere çalıyordum ki, kadrajıma o güne kadar gördüğüm en iri, en diri, en baş kaldırmış, en kavuşmuyor düğmeler ablasının büyüüüük bir kısmı girdi.

Ay Mehmet Bey çok alemsiniz, siz gelmeden önce sizi tanıyan arkadaşlar bahsetmişlerdi, inanılmaz espritüel, süper nüktedan, sarkastik bir insan olduğunuzdan ama bu kadarını inanın hiç beklemiyordum, müthişsiniz, ben salonumuzun müdiresi Arzu Balensizoğlu. İçimden tabi o göğüsleri ancak dünya dışı bir metal alaşım taşır diye geçiriyordum. Aklım galiba yine bana bir takım oyunlar oynuyordu, füze memeler dile gelmiş bana övgü dolu şeyler söyleyerek gittikçe yaklaşıyorlardı, son hatırladığım meme meme diye kendi kendime tekrar ederken ağzım gibi duran karanlık boşluğun sağ yanından çeşitli sıvıların geldiği oldu. Kendi içimde kısa bir fetret devri geçirdikten sonra, 50 yaşımın bana verdiği yetkiye dayanarak başımı kaldırıp hatun kişiye doğru baktığım anda, ağır ama suratına pek de yakışan makyaj, beni benden alan müthiş bir parfüm kokusu ve takma kirpikleri ve french yapılmış tırnaklarına ait elin bana uzandığını, kollarınınsa kemiklerimi un ufak edebilecek kadar kaslı olduğunu kadar narin ve pürüzsüz olduğunu gördüm, sanki mermerden yontulmuş hormonlu bir melek suretiydi. Düşünmeden elimi uzattım, kerpeten gibi parmakların, mengene gibi bir elin, elimi avucunun içine aldığını ve bu sıcak tensel temasın oldukça tahrik edici, bıçak sırtı bir süreç olduğunu kadının gözlerinin içine bakınca fark ettim. Aaa bakın kuş girmiş diye parmağımla tavanı işaret ettiğimde elimi olanca hızla avucunun içinden çekip kurtardım. Oh neyse ilk rauntta nakavt olmadan gong sesini duymuştum, şimdi sıra uzun kollarım ve mandadan hallice reflekslerimle ikinci rauntta yapacağım hamleleri, dövüş stratejimi belirlemeye çalışıyordum.

gitarist necktru kullanıyormuş, kes lan şabalak müzik götüm gibiymiş acaba nasıl meşhur oldu

Odama geçelim hem bir şeyler içer hem de size tesisimiz hakkında bilgi vereyim isterseniz, ne alırdınız Mehmet Bey? Ulan kendi paramızla gürültüye mi gidiyoruz? Kuytuda kıstırıp üstüme mi çökecek? Eşikte mi bitirecek işimi diye düşünürken, Martini ama içinde zeytin olmasın dedim. Sayın bağyan Balensizoğlu’nun şuh kahkahaları salonu çınlatırken gelen sağlık ekibi ayı bey ve Gökhan bebesini sedyelerine yerleştiriyordu. Buyurun şöyle gözlerden uzak bir yerde içinde her türlü konforu olan ofisime geçelim dedi. Karşılıklı güzel bir Türk kahvesi içmeyelim mi diye ekledi. Sizde sade içen bir beyefendi tipi var yoksa yanılıyor muyum dedi. Yanılıyorsunuz ben Türk kahvesi hiç içemem hem bıyıklarım çıkmazsa ya da kararırsam halim nice olur diye karşılık verdim, yine şuh kahkahalar atarak o zaman size özel kokteylimden ikram ederim dedi. Baktım ki kaçacak yer yok mecbur düştüm peşine üst kata tırmanmaya başladık. Keşke bir asansör yaptırsaydınız merdiven çıkmak kadar nefret ettiğim başka bir şey yoktur dedim, yine kahkahalarla karşıladı, ya Mehmet Bey burası bizim insanları harekete teşvik ettiğimiz bir yer olur mu hiç rica ederim şaka yaptınız değil mi? Ay çok şakacısınız diyerek içine hiçbir şey giymediği belli olan taytını incelemem için hızlıca önden merdivenleri çıkmaya devam etti. Ulan arkadaş daha ilk günden çalışmaya başlamak diye buna denir diye düşünürken, her tarafı aynalı camlarla kaplı odasının önüne gelmiştik bile.

Kapının açılmasıyla odanın ışıkları otomatik olarak yanmış, modernlikten ziyade ortama tam bir kebapçı tuvaleti atmosferi sağlamış, içimden koşarak sağa sola işemek, o pembe pelüş halıya sıçarken ellerimi havaya kaldırıp sallamak gelmişti. Arzu Hanım hemen masasında bulunan uzaktan kumandanın bir iki düğmesine basarak ortamı tekrar elegant hale getirmeyi başarmıştı. Yerde pembe pelüş bir halı, yavruağzı deriden yapılmış oldukça davetkâr ve rahat görünen tekli koltuklar ve gri keten kumaştan yapılma üçlü chester koltuk ilk gözüme çarpanlar oldu. Kelepçeler ve salıncak da olacak mı, Zeki Müren de bizi görecek mi diye düşünürken, elinde iki bardakla içerideki odadan çıkıp geldi Arzu Hanım. Aa lütfen ayakta kalmayın buyurun şöyle yanıma oturun diyerek eliyle pat pat vurarak oturmamı istediği yeri gösterdi. El mahkûm gösterdiği yere oturdum, hemen sessizliği bozarak şu özel kokteyliniz neymiş bakalım diye sordum. Sadece özel konuklarıma ikram ettiğim hafif alkollü bir meyve kokteyli, ama siz teşrif ettiğiniz için alkol konusunda tutumlu davranmadım dedi, müthiş bir gülümseyişle. Şimdiye kadar kendime hâkim olmaya çalışmıştım ama o son gülümseyişle yelkenleri suya indirmiştim. Neyse içimin aktığını belli etmemeye çalışarak havadan sudan goygoy yapmaya tam başlamıştım ki. Kapa çeneni geri zekâlı, şimdi sus da beni dinle çok fazla zamanımız yok, kulaklarını aç da beni dinle dedi. Donakalmıştım. Meme uçlarını sağa sola döndürerek bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Ulan nasıl bir çiftleşme merasimi acaba babasının mesleği gereği tayini Afrika’nın ücra bir köşesine mi çıkmış, cinsel eğitimini kabilenin töreleri doğrultusunda mı tamamladı gibisinden düşünürken. Bir süre sonra aynı Total Recall’daki gibi füze memelerin olduğu göğüs kafesi ortadan ikiye ayrılarak içinden zayıf tam Rize Yenipazar ilçesi nüfusuna kayıtlı olduğu her halinden belli olan bir adam çıktı. Ne yaptın lan karıya derken eliyle beni susturarak, uşşağum ben gelecekten celeyrum post apokaliptik bir gelecek dedi. Abi şaka mısın, The Crying Game’in laz edisyonu parodisi falan mı çekmeye çalışıyorsunuz gizli kameralar nerede? Gayadenüz Çayeli tv falan mı hayırdır dedim gülerek. Ya bir de o kadar gelecekten geliyorsun ama halen şive komikliği olmuyor yakışmıyor, artık kimse bunlara gülmüyor ağabeyciğim diyerek güzel kadını mundar etti diye herife yüklenip duruyordum. Bak Mehmet şimdi bana inanmıyor olabilirsin ama göstereceğim kanıtlardan sonra sen de bana hak vereceksin lütfen biraz konuşmama müsaade et dedi. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra, tamam bak inanmaya başladım diye sözünü kestim, çünkü Ukranya deseydin şu sehpanın üzerindeki ağır kristal kült ablasını kafanda paralayacaktım neyse devam et.

yemedim içmedim uzun halini buldum

Bak şimdi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla birlikte dünya üzerinde eşi benzeri görülmemiş büyülükte bir yıkım çağı başladı, onu takiben üçüncü dünya savaşı patlak verdi, insanlar aç kaldı, önce dünya üzerindeki neredeyse tüm hayvanları sonrada çocukları yemeye başladılar. Toplu intiharlar oluyordu, her yerde kendisini öldüren insan yığınları görebiliyordun, vahşi ve karanlık bir dönemdi. Sonra senin oğulların yönetimi devraldı Türkiye’de. Hop bir yanlışın var benim çocuğum yok dedim. Biliyorum dedi hiç bozmadan, Büllük yayınevinden çıkan kitapların başta Putin, Biden, Johnson gibi liderler tarafından başucu kitabı yapıldı, tüm kitapların dünya üzerindeki hemen her dile çevrildiler, inanılmaz bir ilgi gördüler, üniversitelerde önce kürsüler, sonra bölümler hatta ilk Habeşistan’da Türk hükümetinin girişimleriyle Özel Büllük Üniversitesi açıldı, sonra Amerika’dan Avrupa’ya onlarcası açıldı. Öğretileriniz doğrultusunda binlerce genç eğitildi, öğretilerinizi yaymak için binlercesi dünyayı dolaştı, adınıza kiliseler camiiler sinagoglar yapıldı. Ulan azıcık doğru okusalar tüm bunların gazoz ağacı, martaval olduğunu bilirlerdi bir bok anlamamışlar yazdıklarımdan derken telefonum çaldı, alo alo, iyi günler Mehmet Bey ben Acı Güç Karate ve Fitness Merkezinden arıyorum bugün saat 12:30 da ki randevunuza gelmediniz yoksa yine mi uyuyakaldınız? Orada Arzu Hanım diye birisi var mı salonun yöneticisi, yok burada öyle biri yok salon Hayrullah Beyin, dıt dıt dıt dııı dı, alo alo Mehmet Bey.

köfteci Ferit kardeşim gazı verince D.N.R. eşliğinde azıp çoştum

NOT: Sevgili Senem hani sana bir söz vermiştim ya işte ben onu tutamadım galiba

You Might Also Like

No Comments

    Leave a Reply