Kendini bilmez bir adam olarak kendimi bildim bileli heavy metal dinlerim. Hala sevdiğim gruplar kötü albüm yaptıklarında üzülür ya da Eddie Van Halen, Neil Peart gibi idollerim öldüğünde yakın akrabalarım ölmüş gibi yas tutarım ki; son dönemde bu gidişler ne yazık ki çok hızlandı. Neden hızlanmasın artık ben bile büyümeye başladım yavaş yavaş.
Neyse yine geçen gün kendi kendimle röportaj yaparken, aklıma Savatage düştü, Oliva kardeşlerin öykülerini biraz araştırıp müziklerini biraz daha derinlemesine incelemeyi kendi kendime salık verdim. Neden mi? Çünkü yeri ve zamanı gelince millete ukalalık yapmak gerekir. Tabi ukalalığın altın kuralı gösteriş yapacağın bilgileri kolayca düşünmeden ortaya çıkartmaktır. Neyse çarçabuk bulunmak üzere gereksiz bilgilerimin arasına yerleştirdim-tabi ki alfabetik olacak o bilgiler. Obsesif* hareket engellenemez! Ha bu arada Jon Oliva eroyin kokoyin diye gözaltına alınmış 🙂 bendeki nasıl bir cenabetlikse düşünün artık.
Kıymeti bilinmemiş underrtated grupların başında taptığım Helstar gelir tabiî ki; aslında bir yandan da çok da bilinip ayak olmasını istemem içten içte. Helstar denince akla hemen onun adı gelir Savatage Savatage Savatage akşama babacığım Handfull Of Rain getir diyerek ne kadar ciddi bir yazı okuyacağınızın ipuçlarını şuraya serpiştireyim.
Azıcık kafa patlatınca; bir sürü dürrük grup teveccühe mazhar olurken bu emmiler neden çok dikkat çekmediler diye ufak bir liste oluşturmaya başladım.
Gelen seyircilerin anam bu şişko şimdi zorla bulduğum kızı yemesin (yemek derken literally yemekten bahsediyor genç arkadaşım) ya da elimde tuttuğum hot dog’u yerken benim kolu da arada götürmesin gibi argümanlarla konserlere olan ilgi azaldı. Hatta bazı konserlerde sahne önüne açık büfe koydurması “işte efendim lahmacunundan bumbar dolmasına, gezen tavuk yımırtasından, ejder meyvesine kadar dolu masalar” yüzünden seyirciye fazla yer de kalmıyormuş diye sallayım buradan.
- Jon Oliva’nın alkol ve uyuşturucu problemleri yüzünden götü başı yayması
- Taviz vermez indir o eli bakışlı heavy metalin o zamanki durumuna göre Jon’un fazla güleç olması,
Güleçlik bir yana ne yalan söyleyeyim biraz da antipatik bir emmi oluşu.(Lars’ın Savatage şubesi- Lars iti neredeyse franchise verecek g*tağızlı yakında-metallica albümlerinde bu resmin olmadığı albümleri almayın yazarsa şaşırmam)
Klavye kullanan heavy metal grubu mu olur kafası- dar görüşlü Anadolu Çomarı kafasının Avrupa ve Amerika görmüş hali yüzünden çok daha iyi müzik dinleyecekken daha azına razı olduk, neyse bu başka bir yazının konusu olsun.
- Broadway müzikallerine olan aşırı tutkusunu her fırsatta savatage albümlerine bunları iteleme çabası. Bu çabasında ileride Trans Siberian Orchestra’yı birlikte yürütecekleri ve de ilk albümden beri prodüktör ve söz yazarı olan Paul O’Neill emminin de ayrı gazı vardır. Yancı Paul olarak andığımız hergele ileride savatage’ın kapısına kilit vurulup anaokulu çocuklarının bile bildiği klasik müzik eserleri ve yılbaşı şarkılarıyla paranın ağzına vuracaktır. Ancak parayı borsada “kanalistanbul”da yer alacak gerek çimento gerekse de arap sevicilerin şirketlerine yatırınca sağlam batarak ebesinin örekesini tersten görmüştür.
- Etrafındakilere göre müzikten daha fazla anlaması (meğerse taptığım Handfull Of Rain albümün her şeyini baştan sona Jon emmi yazmış sadece gerekli bölümleri efsanevi gitarist Alex Skolnick ve vokali solist Zachary Stevens yapmış.
- Güncellerine göre daha progresif daha kompleks yapıda müziği ele almaları
- Chriss Oliva’nın elim bir trafik kazası sonucu ölmesiyle grubun itici gücü büyük ölçüde eksilmiştir. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim sen bütün hayatını sex drugs and rockn röll diye geçir o içki masası senin bu içki masası benim diye konsomatris edasıyla boy göster ayık olduğun nadir günlerin birinde sarhoş bir şöfeeer çıksın nalları dikmende başrol oynasın. Nasıl bir karma arkadaş ya. Hoş öte yandan Chriss’in ölümünden sonra çıkan “Handfull Of Rain” ticari olarak oldukça başarılı olmuş bir albümdür. Yani diğer yandan bakacak olursak cenabet Chriss’in ölmesiyle Jon Çankaya sırtlarında aldığı yerden ısıtmalı yeni evin kredi taksitlerini rahatça ödeyebilmiş, hatta aslan kardeşim oradan bile beni görmeye devam ediyor diye timsah gözyaşlarıyla yatılı kalan Filipinli dadıya sarkmayı da ihmal etmemiştir.
Sevgili okuyucu kitlem, yok grup 1978 yılında kurulmuş “The Pit” adını verdikleri ev stüdyosunda çalışırlarmış, gruba şu girmiş bu çıkmış, sırasıyla bu albümleri yayınlamışlar diye oldukça didaktik bir yazı yazmaya başlasam önce ben küfür ederim. Mal mısınız yavrum metal archives’e ya da wikipediye savatage diye yazıp aratırsanız, hafazanallah benim bile yazmaya üşeneceğim detayların tillahını bulursunuz. Ama ilgimi çeken bir detayı da paylaşayım; 2002 deki bir festivalde Annihilator’un reyizi her şeyi Jeff Waters grupta çalmış (turne gitaristliği yapmış yani) ya işte ajlık nasıl bir şey görüyorsunuz. Helloween Pumpkins United olarak ajlık yüzünden fitik peşine düşmüş, Judas Priest, Scorpions yerkabuğu soğuduktan hemen sonra aldığı dağılma kararından sonra 123 albüm 1233456789 konser vermiştir. Tabiî ki rakamları uyduruyorum gereksiz detaylara takılıp sinirimi bozmayın yazımın öğüt verme kısmına geçmeye çalışıyorum.
Heavy metal tarihinin en fanatik hayran kitlesine sahip en ayrıcalıklı yere sahip olan grubu Slayer bile; Kerry King denilen yan sanayi Lars’a rağmen-ki bence Tom Araya’nın torun sevme sporunda ilerleme isteğinden de ötürü, efendice Slayer’ın kepenklerini indirmişlerdir. Zaten indirmeyip ne yapacaklardı ulu sarı şeytan Jeff Hanneman gibi en sevilen şarkıların bestecisi göçüp gittikten sonra ayazda kalmış bekçiye dönmüşlerdi.
Yazımın sonunu hazır geçmişken yazacağım ücretsiz satırlar bölüme geliyoruz, hayatta çok fazla keşke demeyi sevmem, yapmadan pişman olacağıma yapayım da sonrasına bakarız gibi bir düşünce algoritmam vardır. Lan ben kendim, benim aklım ve algoritma aynı cümlede zaten kocaman, başlı başına, büyük mega boy, bir alana bir bedava mantık hatasıdır ya neyse. Ama yinede çok insani keşkelere sahibim ne de olsa bende etten kemikten imal bir canlıyım. Uzun lafın kısası şu Danimarka’da vuku bulan elim trafik kazasında Cliff Burton yerine Kirk Hammet ölseydi. Off ya nasıl iyi olurdu hem armonik düzeyi daha yüksek albümler dinlerdik hem de bir süre sonra “mi minör pentatoniğe” bağlayacak olan vasıfsız ara elemandan kurtulmuş belki de yerine muhteşem bir gitarist dinliyor olurduk, hala tapınmaya devam ederdik.
Flesheatingbacteria’ya ulu sarı şeytan Jeff Hanneman yerine Kerry King yakalansaydı da hala sarı şeytanın nağmeleriyle azıp kudursaydık. Bu arada aynı ileten az kalsın büyük insan Daniel Gildenlöw’ü de yitiriyorduk ama cimrilik etmeyip fakir fukaraya sadaka dağıtıp, kurbanını eşe dosta dağıtmak yerine ihtiyaç sahipleri ile paylaştığı için yüce mevlam kendisini bize bağışlamıştır.
Satırlarıma son verirken içerisinde zerre bilgi bulmayan bu yazıyı okuyabildiyseniz sizi kutlarım ve benim için ayrı yeri olan Hall Of The Mountain King, Gutter Ballet, Streets, Edge Of Thorns ve Handfull Of Rain albümlerini bir kere daha can kulağı ile dinlemenizin size hiçbir şey kazandırmayacağını söylemek isterim.
Sevgiler
* takınçlı diye önerdi sözlük döverim walla ne demek takınç allah aşkına? Şu takıncı uzatır mısın? Manyak mı bu TDK emmileri işleri güçleri İnanç Kıvanç kardeşler kendilerini yalnız hissetmesinler diye işkembeden NÇ uzantılı sözcük üretmek.
No Comments