Yakalanmayacağımı bilsem yapacağım ilk iş seri katil olmak olurdu. Ama götüm yemiyor hüsnütalil yapıp, birkaç handikaba sahibim de diyebiliriz. Bu içimde yanan ateşi en yakın arkadaşım Çağlan’ a yıllarca en güzel detaylarıyla anlatmışımdır, genelde ikinci duble gibi anlatmaya başlar şişe bitince de susar mıydım işte onu hatırlamakta hala bazı zorluklar çekiyorum.
Neyse yıllar sonra bir gün Çağlan telefon etti:
-Alooo oğlum senin dizini çekmişler
-Ne dizimi mi çekmişler? MR mı ehü ehüüü menüsküs mü, çapraz bağlar mı hahahahah
-Salak. Yıllardır kafamı ütüleyip durduğun yalnızca kötülük yapanları öldüreceğin bir fikrin var ya işte onun dizisini çekmişler
-Yapma yaw, çok iyiymiş, süper fikir, adı ne hemen indireyim
-Dexter
-Çat
-Alooo alooo gerizekalı
Seri katillikte kariyer yapmaya karar kılmadan önce kendi kendime emek emek yaptığım bir ölüm listem vardı. Bildiğiniz üzere, insan sevgisinden payıma düşeni diğer ihtiyaç sahiplerine bağışlamış biri olarak hayatıma devam etmekteyim. Ölmesini niyaz ettiklerim genelde, televizyona çok fazlaca çıkan, bağıra bağıra konuşan, özellikle babundan imal, sınır zekânın zirvesindeki canlılar.
Kimler yoktu ki listemde; politikacılar, ultra salak ama nedense çok ünlü olan futbolcular, her sanatçı yazıldığında kahrolduğum; kendi kendime Ferhan Şensoy sanatçıysa bu herif terliksi hayvan ya da en iyi ihtimalle mitokondri olabilir dediğim ama armudu hamutuyla götüren şarkıcılar türkücüler, spor programlarındaki sanki çok önemli bir iş yapıyormuş gibi konuşan yorumcular, sokak röportajlarında bilgisi olmadan fikri olan bir bok biliyormuş gibi konuşan cahiller, kaba ve görgüsüz insanlar, beyaz-sarı-kara-kötü-çirkin-esmer-kumral-sarışın insanlar, hayvanlara eziyet edenler, beslenmek haricinde spor amaçlı avlananlar, haksız kazanç sağlamakta bir beis görmeyen iş insanları, sağcılar, solcular, radikal İslamcılar, fanatik Hıristiyanlar, aşırı yobaz Yahudiler, buruşuk kıyafetli Budistler, yeteneksiz Şao Lin rahipleri, efendisi öldükten sonra ronin olmayan samuraylar, liboşlar, dönekler, satılık kalemli köşe yazarları, katiller, tecavüzcüler, çocuk istismarcıları, arsızlar, hırsızlar, teröristler, teoristler, teknokratlar, bürokratlar, trol ile balık avlayanlar, orman yakanlar, orman yakmayı düşünenler, çok yüksek sesle konuşanlar, konuştuğu duyulmayacak kadar alçak sesle konuşanlar, hırıltılı nefes alanlar, nefes alırken nefes aldığı bile belli olmayanlar….
Listemdekilerin bir kısmı doğal sebeplerle ölmüşlerine kavuşurken, bir kısmı da, şimdi ismini verip de başıma belaya sokmayım, maalesef yaşamaya devam ediyorlar. Hatta içlerinden birisinin kafasına sıktılar ama kurşun yarım saat beyin aramaktan yorgun düşüp istifa etti. Anlamışınızdır yaşıyor hala. Size kopya listemdeki ilk kadını lahmacun yer gibi öpen vantuz dudaklar.
Neyse seri katillik mevzusuna geri dönersek kafama takılan birkaç konu var sizinle paylaşmak istiyorum. Yemek takımı, kahve fincanı gibi düşünecek olursak, biri kırılınca seri bozuluyor ya o çok canımı sıkıyor, motivasyonumu düşürüyor keşke başka bir isimlendirmeye gitseler, insan bu işleri yaptığına yapacağına pişman oluyor.
Bir de seri katilliğin olmazsa olmazı, seri hareket etmek lazım tabikisi ama ben bildiğiniz hımbıl, löpçik ve birazda manda bokuyumdur. Öyle şimşek gibi refleksleri olan feci hızlı koşan ya da ne biliyim birinci kata kadar atlayıp zıplayıp tırmanan biri değilimdir. Yalnız ne kadar acınacak haldeysem; hedef birinci kat-hani düşersem çömleği patlatmayalım, kafamın pekmezi fazla akmasın hesabı.
Ayrıca, kurbanını etkisiz hale getirmek için azıcık atletik, az birazda marizleyeceğin kişiden daha kuvvetli olman gerekir. En önemlilerinden birisi de sakar olmamak ki o bende hiç yok. Elimde kahve varsa izleri takip ederseniz, mutfaktan masama kadar kaybolmadan gelebilirsiniz. Nedensiz yere coşkuya kapılıp evde takla atarken ayaklarımı masadaki bardağa sokabilecek kadar efsane hareketlerim vardır hayatımda. Tam bıçağı adama saplayacakken bağcığıma basıp, dişlerimin üzerinde amuda kalkmaya çalışabilirim ya da herifi yakalayacağım derken merdivenlerden yuvarlanabilir, her şekilde düşüp kurbanımdan önce kendimi yaralayabilirim. Düşünsenize öldürmeyi planladığın adam gelip elini uzatsa bir şeyiniz var mı dese; evet sana karşı bitmek tükenmek bilmeyen bir kinim var ama kendimi bu kadar aptal bir duruma düşürdüğüm için şu an müsaade ederseniz müthiş bir utancım var da diyemezsiniz offf işim çok zor be. Ya da aynı adama ikinci sefer gittiniz hadi ilerlediniz tam bıçağı sokacakken; aaa sen geçen gün düştüğünde yardım ettiğim zavallı adam değil misiniz dese ne diyeceğim ben? İlk aklıma gelen; hayır o benim salak ikizim ya da geyiğin dibine vurup; insanlar çift yaratılır yavriiiim bizim Nezihe teyzenin bir torunu var, sizin de bıyığınız olsa sizi Arzu’ya benzetecektim diye goygoya bağlayabilirim. Evet Arzu sirkte çalışıyor hahahahah.
Bu arada Protest the Hero ne güzel gruptur, zaten böyle bir yazı yazarken başka ne dinlenir bilmiyorum. Sevgili Senem hayatının hatasını yaparak müzik yazıları yazayım diye teklifte bulunmuştu. Bak yazdım işte bir daha yazayım istersen Purotest di hiro
Sıçtığım noksanlıklardan en büyükleri bunlar diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bir de bu seri katiller hiçbir şeyi unutmayan, organize, aşırı analitik araştırma yapan insanlardır. Kurban nereye saat kaçta gidiyor ne zaman dönüyor, yatsıyı kaçta kılıyor gibi her detaya hâkimdirler. Ganyan bayiindeki emmiler gibi: Dean Martin isimli atın annesi Spark kum pistlerin altını üstüne getirmiştir, dedesi Spitfire Gazi koşusunda rakiplerine üç boy fark atıp çim pistte üst üste iki birinciliğe sahip….uzun ve araştırma gerektiren konuları sular seller gibi konuşan işsiz güçsüz dallamalar-ulan eşoğlueşek sosyal bilimlerde, matematik de fen de bu kadar emek versen şimdiye Uzay İslam Birliğinden bahsedebilir, yerçekimsiz ortamda nasıl namaz kılınır, uzayda kıblemizi nasıl buluruz ya da hangi akrabalarımıza hallenebileceğiz, oruçluyken burnumuza diş macunu sıksak orucumuz bozulur mu gibi bilgilere ulaşmış olurduk.
Bu seri katillerin bir öldürme imzası olur hep aynı şekilde insan öldürürler. Ne biliyim önce çamaşır suyuna basarlar ya da burnundaki tatakları falan temizlerler ya da mevsimine göre emprime, triko kıyafet giydirir, yüz hatlarını ortaya çıkartacak şekilde genelde toprak tonlarda ağırlıklı “t” bölgesinde aşırı olmak üzere makyaj yaparlar ki ben hala nasıl bir imzam olmalı konusunda oldukça kararsızım.
Seri katillerin anatomi, tıp bilgisi, uyuşturucu yatıştırıcı bayıltıcı ayıltıcı gibi vademecum bilgilerini hatim edip ustalıkla kullanabildiklerine şahit oluyoruz. Adama kaç cc bir şey verirsen ne zaman ayılır, bu arada tüm bağlama-bantlama, görsel ritüellerin hazırlanması, ölüm odasının laylonlanması, çeşitli dekorasyon aktivitelerinin yapılması gibi detaylar üzerinde çalışacak zaman. Ulan bana 6 gün verseniz yine bir şey unuturum ya da ben bunları yaparken herif açlıktan susuzluktan yani doğal yollarla Allah’ına kavuşur. Ya bir de emin olamam ne kadar ilaç verecektik diye tecrübeli arkadaşlarımı arar sonra goygoya sarar kurbanımı ocakta unutuverirdim. Ay ocakta yeniçerim var şekerim gelemem.
Bir de bu seri katiller hep gözlerden uzak yerlerde işlerini hallederler. Sıçtığımın dikey mimarisi, emmi haklıymış dikey mimariye karşı olmakla. Ya birde Ankara’nın göbeğinde en kalabalık yerinde yaşıyorsun. Ulan gözlerden uzak olur deyu deyu, en fazla apartmanın otoparkı ya da bodrum katı diye hayal edebiliyorum. Tam önlüğü giyip koruyucu maskeyi indirmişsin kapı çalıyor.
-Kim o?
-Efendim iyi günler, biz Gazi Üniversitesinden geliyoruz, buyurun bu da kartım, maddi durumu yeterli olmayan kız öğrencilerimiz için diş fırçası ve diş beyazlatıcı satıyoruz.
-Nasıl yani, maddi yetersizlikten mi diş bakımlarını ihmal ediyorlar?
-Hayır diş fırçasının paralarıyla onlara destek oluyoruz.
-Haaa ne kadar?
-Gönlünüzden ne koparsa size bir de çıkarttığımız gazetemizden hediye etmek istiyoruz.
Neyse 2 diş fırçası bir kutu beyazlatıcıyı alıp kapıyı kapatıyorsun. Laan herif gazeteyi vermedi kazıkçı köpek.
Odaya emin adımlarla giriyorsun, mumları yakıp ortamı aklındaki ritüele uygun hale getiriyorsun, büyükten küçüğe dizdiğin yeni parlatılmış bıçaklara son bir kere daha bakarken tekrar kapı çalıyor.
-Kim o?
-Fahire haaaanım.
-Kardeşim adım Mehmet sesim kadın sesi gibi mi geliyor?
-Biz Fahire hanıma bakmıştık.
-Burada öyle biri oturmuyor.
-Siz yakını mısınız?
-Hayır bu ismi ilk kez duyuyorum, sizdeki adres neydi.
-Bestekâr sokak 1453/31.
-Adres doğru ama?
-Siz kaç yıldır burada oturuyorsunuz?
-Ben 49 yıldır burada oturuyorum, bu hanımın bu yüzyılda burada oturduğuna dair bir bilgi var mı elinizde hem siz ne için gelmiştiniz?
-Kendisine piyango çıkmıştı onu teslim edecektik.
-Neeeee.
-Şaka şaka kendisi vibsan marka vibratörlerimizden sipariş vermişti onun için gelmiştik.
-Ya kardeşim bi siktirin gidin ya işim gücüm var benim. Çaaat.
No Comments