Oyundan çıktıktan sonra oyuna dair kullanabildiğim tek cümle: “Üzerimden dev bir metin geçti”
Aslında oldukça basit ve düz bir metinden oluşan Aşınma oyunu, dört ayrı unsurun kendi başlarına eksik kalacağı ama bir araya geldiklerinde muazzam bir bütünü oluşturan performatif bir tiyatro. Bu dört unsur şöyle: Oyunculuk, Işık, Ses ve Metin. Oyun, Yiğit Özşener’in monolog performansı ile geçiyor. Fakat sahnede yaratılan oyun kuralları, ışık ve ses komutları ile biz izleyiciye veriliyor ve oyun süresince yeri geliyor komuta uymadı diye anlatıcıya kızarken, yeri geliyor onun üzerinde çokça kafa karıştırıcı komut ile gittiği için ışık ve ses masasına yükleniyoruz. Bu unsurlardan her birini tek başına sahnede izlesek, en başta metin olmak üzere hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ya da anlatmaya çalıştığı şeye sizi izleyici olarak ortak edemez. Ama bir bütün olunca, gözünüzü kırpmadan izliyorsunuz.
Şahika Tekand’ın yazıp yönettiği izlediğim ilk oyun. Okuduklarıma göre 2008 yılında sahneye koydukları Karanlık Korkusu oyununun bir güncellemesi, geliştirilmiş haliymiş Aşınma. Youtube’da katıldıkları bir tiyatro konuşmaları programından (bkz. link) öğrendiğime göre 65 sayfalık bir text olan metin, aslında oldukça basit. Ve asgari düzeyde farkındalık sahibi bireylerin, herhangi bir gün, dost meclisinde sohbet sırasındaki sorguları ve yorumları barındırıyor. Evet, bir felsefesi var ve evet oldukça etkileyici bir metin. Şahsen oyun çıkışında metni alıp baştan sona okumayı çok istedim. Ama düşününce, o komple performatif tiyatro olmasa ve sadece metni okusam, büyük olasılıkla bu kadar etkileyici olmazdı.
Günümüz dünyasında, çevremizin ve sistemin bizlerin özgürlük alanını ne kadar kısıtladığını, komutlandırdığını, aynı zamanda da bizlerin bu durumu ne kadar ve nasıl kabullendiğimizi, süreç içinde ne kadar aşınabileceğimizi bizlere çarpıcı biçimde gösteren bu oyunu herkese tavsiye ederim. Emeği geçen tüm ekibe teşekkürler ve alkışlar.
No Comments