Florian Zeller’in yazdığı, yine kendisinin yönetmen koltuğuna oturduğu The Father filminin tiyatroya birebir aktarılmış hâlini izledim dün gece. Tek perde, doksan dakika. Başrolleri paylaşan Şerif Erol (baba – Andre) ve Özlem Zeynep Dinsel (kızı – Anne) muazzam uyumlu ve üst düzey performanslarıyla bize oldukça dramatik, bir o kadar da yakından bir hikaye anlattılar. Yan rollerdeki oyunculukları da başarılı buldum. Hiçbir sırıtma ya da sönük kalma durumu görmedim. Rollerini haklarıyla oynadılar. Buradan Kayhan Açıkgöz, Kübra Balcan, Kürşat Demir ve Yasemin Taş’a da alkışlar.
Demans hastası bir baba ve ona elinden gelen en iyi şekilde bakmaya çalışan kızının ilişkisini anlatan oyun, çoğunlukla babanın gözünden ilerliyor diyebiliriz. Esasen lineer bir zaman diliminde akan hikaye ve sahneler, demans hastalığı altındaki babanın algısından aktarıldığı için oldukça sıradışı bir akışı ve kafa karıştırıcılığı var. Aynı demans hastalığı gibi. Sizi bütünlüklü bir şekilde içine alıyor ve kurması gayet zor olan bir empatiyi kurabilmenizi sağlıyor. Etrafınızda bu hastalıktan muzdarip birileri elbet olmuş ya da duymuşsunuzdur. Ne kadar üzerine düşünürseniz düşünün özdeşleşmeniz bir hayli zordur. Hatta imkansız. Ancak Şerif Erol öyle bir performans sergiliyor ki böyle bir hayatın ne kadar kafa karıştırıcı, zorlayıcı, korkutucu olduğunu anlıyorsunuz. Kızının yerine de sizi Özlem Zeynep Dinsel geçiriyor. Onun ne kadar boğulduğunu, mücadelesini, hayatının zorluğunu sadece izlemiyor, duyumsuyorsunuz da.
Dekor ve ışık kullanımını çok beğendim. Her bir sahne geçişinde hafıza yitimini temsilen kaybolan eşyalar ve değişen sahne düzeni etkileyiciydi.
Hüzün dolu, yer yer güldüren mizahı ile dengeli ve akıcı bir oyundu. Şahsen oyundan çıktıktan sonra üzerime bir ağırlık ve düşünceli hâl çöktü. Listenize alın derim. Şimdiden iyi seyirler.
No Comments