Yaklaşık bir saat, tek perde, tek kişilik, harika oyun.
İlk paragrafımı Melisa Kesmez’e açmak istiyorum. Öykü kitaplarını yakından takip ettiğim, ne yazsa okurum dediğim bir yazar. Bu oyunun çevirmeni olduğunu gördüğümde beklentim yükseldi. Ve yine yanıltmadı. Genelde onu kadın gözünden, kadın sesinden okumaya alışmış biriyim. Hatta yazma çabası içerisinde olan biri olarak hep “kadın karakterleri keşke Melisa Kesmez gibi doğal, olduğu gibi kağıda aktarabilsem,” derim. Bu sefer, bir erkeğin gözünden olan bir metni, tam tadında, olması gerektiği gibi çevirmiş diyebilirim. Kendisine bu güzel çeviri için teşekkür ediyorum.
Geleyim gecenin yıldızına. İbrahim Selim… Çeşitli programlardan, filmlerden, dizilerden bildiğim, sevdiğim bir oyuncu. Yıllardır canlı bir performansını izlemeyi çok isterim diye söylenir dururdum. Bu oyuna kısmetmiş. Bence harika bir performans. Ne eksik ne fazla. Sade, yalın, akıcı, gerçek… Sahneye çıktığı ilk andan, ışıkların kapandığı ana kadar Dave MacAllister vardı karşımda. Kendisiyle özdeşleşmemi sağladı adeta. Dave kızdı, ben kızdım. Dave sevdi, ben sevdim. Dave ağladı, ben ağladım. O tabloyu ben de senin kadar içselleştirdim Dave. Tablonun anlatmak istediği şeyi de bir tek senin anladığını düşünüyorum.
Sanattan dindarlığa kadar geniş bir yelpazede birçok başlığa kısa kısa değinen, eleştiren, mizahını yapan bu oyunu mutlaka listenize alın.
No Comments