80 dakika, tek perde, tek kişilik, trajedi & dram tarzındaki bu oyun ile ilgili ilk söyleyebileceğim şey harika bir oyunculuk performansı barındırması. Özlem Zeynep Dinsel’i ilk kez sahnede izledim ve hayran kaldım. Bu kadar yoğun bir metni, bu kadar duygu yoğunluğu olan olayları, bizlere harika bir oyunculukla yaşattı ve izletti. Ortak etti. Başına tüm bu olaylar gelmiş, yakın bir arkadaşımızı dinler gibi dinledik adeta.
Kendi hikayesine “artık hazırsanız başlıyorum anlatmaya” diye giriş yapan ve sonuna gelirken “hatırlatmak isterim, bunlar sizin başınıza gelmedi.” diye uyarıda bulunan bir kadını izliyoruz. Bu uyarıların sebebini oyunu izlediğinizde anlayacaksınız. Ağız dolusu küfür ve argo ile başlayan muzip hikaye, tatlı bir aşk serüveni ile devam edip, kişileri tanımaya başladığınızı düşündüğünüz anda tanınamaz bir biçimde son buluyor. Bir erkek yazar olarak Dennis Kelly’nin, böylesine detaylı ve gerçekçi bir kadın karakter yaratmış olması takdire şâyan. Karakterin kendisini ve başından geçen hikayeyi tanıdıkça, bu kadının böyle tepkiler vermesini normal karşılasam da, tüm erkeklere yönelebilecek olan öfke tehlikesi barındırması açısından biraz çekimser kaldım. Mutlaka değinilmesi ve üzerine konuşulması gereken konular. Fakat bir tarafın tümüyle yaftalanmasını, kişilerden bağımsız yargılanması olasılığını doğru bulmuyorum. Ancak istatistik ve hayatın gerçekleri her zaman masaya yatırılmalı ve bu oyunda da yatırılmış. O yüzden önemli bir katma-değer.
Oyunu bütünüyle değerlendirdiğimde beğendim ve herkesin mutlaka listesinde olmalı. Bazı kısımlarında biraz uzun hissi yarattı bende fakat indirici vuruşu yapmak için gerekli olan onca hazırlık kısmı sanırım başka türlü olamazdı. Emeği geçen herkese tebrikler, alkışlar.
No Comments