Dün akşam Moda Sahnesi’nde izlediğim, bu sahneye ait bu sezonun yeni oyunu. Ağır bir metin ve yavaş akışı olan bir hikaye. Ne yazıkki bizler için tipik diyebileceğimiz kadın olma ve anne olma zincirlerinin hapsinde yaşayan bir kadının tragedyası diyebilirim bu oyuna. Bir anlatıcı/evlat, bir anne, bir kadın ve onun kocası üzerinden işlenen oyun, birçok sinema filminde görmeye alıştığımız “başlangıç sahnesinin aslında bitiş sahnesi olması” şeklinde, şahsen daha önce bir tiyatro sahnesinde görmediğim bir düzende yönetilmiş. Oyunun başında daha karakterleri tanımadan on dakikaya yakın bir sekans olan bu başlangıç, kafamı oldukça karıştırmış ve neyi takip edeceğimi bir sorgulatmıştı. Ancak devamındaki geçişli sahnelerle hikayenin tamamı aydınlatılmış oldu.
Hikayenin kronolojik sıralamasında şunları izliyoruz: Bir işte çalışan Suzy Storck, aynı iş yerinden Hans Vasilly Kreuz’tan hoşlanır ve sevgili olur. Daha sonra beraber yaşarlar, bu sırada iş yeri iflas eder. İlerleyen süreçte Hans Vasilly Kreuz bir süpermarket sahibi olur, Suzy Storck’un çalışmasını istemez. Çünkü onun kafasında kadının ev işleri haricinde çalışmasına gerek yoktur. Bir süre sonra bu rutin hayattan sıkılan Hans, Suzy ile bir kavgalarında iş bulması ‘gerektiğini’ söyler. Eşine yaranmak için, annesinin de araya girmesiyle bir iş bulur Suzy. İş görüşmesinde ‘çocuk istemediği ve dolayısıyla işini aksatmak gibi bir sorun yaşatmayacağı’ ile ilgili yorumunun üzerine Hans araya girer ve aklı başında her kadının çocuk sahibi olması gerektiği konusunda ısrarcı olur ve Suzy’i ikna eder. Sevişirler, üç çocukları olur. Artık Suzy iyiden iyiye, kendi deyimiyle “etrafında onun iradesi dışında örgütlenen toplumun dayatmaları, örgütlü hareketleri” ile boğulmaya başlar. Her güne kendi isteği dışında kalktığını, hep başkaları için yaşamış olduğunu isyan eder durur bizlere, etrafındakilere. Ve sonunda yorgunluktan olanlar olur. (Oldukça ağır bir son ile bitiyor ve hikayenin vurucu kısımlarından biri. Orasını da sahnede izleyin ;-))
Oyunculuklara gelirsek, ben en çok Mert Şişmanlar’ı beğendim. Hans Vasilly Kreuz karakterini tümüyle içselleştirdiği gibi izleyiciye de geçirdiğini düşünüyorum. Yüksek enerjili bir performanstı ve oldukça başarılıydı. Reyhan Özdilek, bu oyunun hem Suzy Storck’u hem de çevirmeni. Metin gerçekten iyiydi ve sahnedeki performansı da bizi Suzy’nin tüm sıkışmışlığı ile boğdu diyebilirim. Bazı oyunlar ve performanslar sizi keyiflendirmek değil, üzmek ve yormak içindir. Bana göre bu oyun da tam olarak buydu ve bunu başardı.
Bu oyunu Meydan Sahne düzeninde sergilemeyi uygun görmüşler ama bu kadar enlemesine geniş bir alanda oynanan bu oyun, bana göre Klasik Sahne düzeninde çok daha etkileyici bir izleme sağlardı. Örneğin sevişme sahnesinde sahnenin bir tarafındaki seyirciler oyuncuların yüzlerini ve mimiklerini daha yoğun bir biçimde görürken, karşı taraftaki seyirciler sadece oyuncuların sırtlarıyla yetindiler. Toplamda 75 dakika süren, tek perde bir oyun. Ağır bir metin ve hikaye olduğu için acaba biraz daha kısa ama yine vurucu olabilir miydi diye düşünmeden edemedim açıkçası.
Emeği geçen herkesin eline sağlık ve alkışlar.
No Comments