Specials Türkçe İçerik

SEYİRCİ KOLTUĞUNDAN BAKIŞ: THE PLAY THAT GOES WRONG

Londra’da ikinci ve son günüm. Ama neden olmasın diyerek bugün de bir tiyatroya bilet almıştım. Dünkü Les Miserables müzikali ve büyüleyici dünyası sonrası, bugün klasik sahneleme, tam bir İngiliz mizahı “The Play That Goes Wrong” isimli oyuna gittim. İki perde, ara ile birlikte toplam iki saat kadar süren, tipik İngiliz kelime cambazlığı, durum komedisi ve kendi içinde göndermeler barındıran oldukça keyifli bir oyundu. Genel izleyici kitlesi kadar kahkahalarla gülmesem de bir hayli eğlendim diyebilirim. Eskilerden The IT Crowd dizisi ve benzeri türde mizahı seviyorsanız, yolunuz düşerse mutlaka gidin.

Oyun, isminden de anlaşılacağı gibi her şeyin yanlış gitmesi üzerine kurulu. Daha oyun saatinden on beş dakika önce “Winston isminde Fransız Buldogu bir köpek kayboldu, bulursanız lütfen haber edin anonsu” ve interaktif bir şekilde seyirciyle etkileşime geçilmesiyle başlıyor ve oyun boyunca neyle karşılacağınızı az çok sezmiş oluyorsunuz. Oyun içinde oyun izliyoruz aslında. Sözde “profesyonel” olan bir ekip, bizlere bir cinayet hikayesi anlatmak için sahneye çıkıyorlar. Fakat daha sahnenin kurulma anından itibaren bir sürü teknik aksaklık başlıyor. Kapanmayan kapı, açılmayan kapı, yağamayan kar, içilemeyen viski, yanlışlıkla yanan çöp tenekesi, unutulan replikler, elden kopya çekmeler, sesçinin yanlış zamanda yanlış müzik girmesi, oyun sırasında yaşanan sakatlıklar, bayılan oyuncu değişikliği, sökülen dekor, yıkılan dekor, yani yok yok. Tabi bütün bunlar olurken İngiliz mizahının girdiği nokta da sanki bunlar aslında hiç yokmuşçasına doğaçlama örtbas çabaları ve birbirlerine giydirmeler.

Oyunculuklar gayet başarılı. Tempolu ve yorucu bir iş ama herhangi bir kopma olmadan müthiş bir uyumla sahnelediler. Sahne tasarımını ayrıca tebrik etmeliyim. Oyun gereği kusurlu olması gereken sahne, gerçekten kusursuz bir şekilde tasarlanmış.

Yine bir iki kelimede buraların izleyici alışkanlıklarına gelsin. İçki ve yiyecek servisinin olduğu bar hizmeti yine mevcut. Neredeyse herkes elinde içkisiyle salona giriş yaptı. Arada satışa sunulan Häagen-Dazs dondurmalar, bizim sinema salonlarında zamanında satılan Alaska Frigo’larını aratmaz nitelikteydi. Oyun boyunca alkış ve kahkaha tufanı bitmek bilmedi. Bazı replikler alkışların eşliğinde güme gitti. Ama komedi olup bu kadar güldürme odaklı bir oyunda bunlar normal.

Bütünüyle bakınca keyifli bir etkinlik oldu. Oyun hakkında araştırma yaparken Türkiye’de bir uyarlamasının yapıldığı gibi bir ibare gördüm ancak ilgili oyunu (varsa) bulamadım. Eğlenceli bir etkinlik arayışındaysanız, buralara geldiğinizde değerlendirebilirsiniz.

You Might Also Like

No Comments

    Leave a Reply