80 dakika, tek perde, tek kişilik, ağır metinli, müthiş oyunculuk performanslı bir oyun.
Öncelikle oyunun hem yazarı hem de oyuncusu Berkay Ateş’i kaleminden ötürü tebrik ediyorum. Yakın zamanda okuduğum Vüs’at O. Bener usulü; eksiltmeli, katmanlı, metaforlu, örtülü, zamanda git gelli bir ritmi olan metin yazmak kolay değildir. Bunu da okuyucunun ilgisi üzerinde kalacak şekilde yapabilmek de bir ustalık gerektirir. Şahsen, benim okurken ya da izlerken zorlandığım bir yazım biçimidir. Yine de bir ustalık olduğunu duyumsar, öğrenme, tekrar tekrar okuma merakı duyarım. Bu oyunun metni ve sergilenişi de bende aynı duyguları uyandırdı. Daha iyi anlamamı sağlayacak, çeşitli yazılar, yorumlar bulmaya çalıştım. Bunlardan yardımcı olduğunu düşündüğüm bir tanesini yeri gelmişken paylaşayım:
https://www.mimesis-dergi.org/2024/02/yine-yeniden-d22-uykusuz-bir-ruya-salim/
Kısaca değindiğim bu ağırlık ve zorluk tarafına rağmen, oyunu bir bütünüyle incelemek lazım. Çünkü yönetmen tercihleri, oyuncu performansı, ışık, ses, müzik, efekt, sahne tasarımları bu oyunu farklı bir seviyeye taşımış. Çok etkileyici ve başarılı bir proje olmuş. Emeği geçen herkesi ayakta alkışlıyorum, seyircinin ışığınız bol olsun.
Oyunun başından sonuna hissedeceğiniz temel duygu: Çaresizlik… “Elimden geleni yapıyorum baba!”
İşte elinden geleni yapması hiçbir zaman yetmemiş, yetemeyen bir insan Salim. Çaresiz. İtiraz edemeyen. Kendini savunamayan. İçi içini yiyip bitiren. Yalnız. Korkan biri. Nasıl korkmasın ki?
Bence sezon boyunca listenize almanız gereken oyunlardan biri.
No Comments