Specials Türkçe İçerik

SEYİRCİ KOLTUĞUNDAN BAKIŞ: MUTLU DEĞİLİM AMA KAHRIMDAN DA ÖLMÜYORUM

Yetmiş dakikalık tek perde olan, yine sevdiğim sahnelerden Kadıköy Boa Sahne’ye ait olan bu oyunda adeta annemin kendi bakış açısından anlattığı hayat hilayesinin benzerini hatta yer yer birebir aynısını izledim diyebilirim. Bu yüzden kendi adıma özdeşlemesi ve empati duygusunu kolaylıkla yakaladığım bir akşamdı.

Bu ülke insanı olarak sıklıkla duyduğumuz, bildiğimiz, tanık olduğumuz bir kadın hayat hikayesi aslında. Dost meclislerinde bu hayatı yaşayan kadınların kahkahalar, espriler eşliğinde anlattıkları ama arkada bir yerlerde “ağlanacak hâlimize gülüyoruz aslında” diye düşündükleri bir yaşamın örneklenip sahneye konulması karakterimiz Hasret’in hikayesi. Her yaşta kendini aile evinde ve/veya kendi evinde misafir hissetmek, başkası için yaşamak, yıllarca bunun olması gerektiğine inanmak, itiraz etmemek, alttan almak, işini bırakmak, konu komşunun kocana mukayyet olması önerileri, evinin kadını nasıl olunur dersleri, vs vs… Tanıdık geldi değil mi?

Özge Korkmaz’ın performansını beğendim. Taklit üzerine kurulu bir rol olmuş ve oldukça fazla sayıda karakteri, ziyadesiyle canlandırmayı başardı. Yorucu denebilecek bir tempoda geçişlerin olduğu kısımların üstesinden gelmesini bildi. Tebrikler.

Gelelim oyunun olmadığını düşündüğüm ya da değiştirilse daha iyi olur diyeceğim kısımlarına. Burada oyunu beraber izlediğim arkadaşımdan da alıntılar yapacağım. Dekor ve sahne tasarımı; bence olmamış. Sahnede bir evin salonu ve mutfağını olduğu gibi görseydik, ortada tüm aksesuarlarıyla birlikte masa, mutfak, kanepe, vs gibi detaylar olsaydı ve oyuncu sahnede bir oraya bir buraya o içinde bulunduğu sıkışmışlık duygusunu bizlere daha dolu dolu verirdi. Veyahut hiçbir dekor olmayıp tek bir kanepe bile şu anda kullanılan dekordan daha etkili olurdu. Tasarlanmış olan sahnenin oyuna, metne herhangi bir katkısını, etkisini görmedim. bilakis, kötü etkisini olduğunu düşünüyorum. İlk 15-20 dakika boyunca “eyvah” dedirten, doğal olmayan, akmayan bir oyunculuk sergilemesine sebep oldu bile diyebilirim Özge hanım için. Fakat yirminci dakikadan sonra dekorun indir kaldır sağa sola çekini bırakıp, hikayeye odaklanan ve anlatmak istediğini salt kendi gibi anlatmaya başlayınca oyun bir kendini topladı ve geceyle gündüz gibi bariz bir performans yükselmesi oldu. Bir de sanırım benim nezdim de şöyle bir “yetmez ama evet” duygusu vardı. Oyun bittikten sonra Dirmit’te ya da Babamı Kim Öldürdü veya Hayat Seni Çok Seviyorum oyunlarında olduğu gibi beni bir sorgulamaya, bir içsel irdelemeye düşünmeye iten bir duyguyla ayrılmadım sahneden. Yakından bildiğim, tecrübe de ettiğim bir hikayeyi izledim sadece. Yine güzeldi ama keşke bir tık ötesi olabilseydi dedim.

You Might Also Like

No Comments

    Leave a Reply